Öncelikle türkü yakmak ne demektir? Bir türkü niçin yakılır veya doğar? Bu soruların cevabını verelim. Çünkü genel olarak bir türkünün yakılış gerekçesi Çanakkale türküsünün de meydana gelme nedenini bünyesinde barındırmaktadır.
Şairlik iddiası olmayan kimselerin şahısları veya toplulukları duygulandıran çeşitli olayları terennüm etmek üzere türkü meydana getirmeleri işine "türkü yakmak"; meydana gelene de "yakım" denilmektedir. Pek çok olay türkü yakılmasına sebep olabilir. Bu olaylar "bütün bir milleti ilgilendirecek kadar büyük nitelikler taşıyabileceği gibi dar çevrelerde meydana gelen cinsten de olabilir. Aşk gurbet ölüm seferberlik tabiî âfetler oymak kavgaları eşkıya baskınları bir kalenin düşmesi vatanın bir parçasının elden çıkması gibi sosyal olaylar; sevda talihe kızma şansa küsme gibi duygular türkülerin doğuş şartlarını hazırlayan sebeplerin başında gelir.Kısaca hayatın çeşitli safhalarında teker teker şahıslar veya belli bir muhit yahut bütün bir millet üzerinde derin tesirler bırakmış vakalara ait türküler meydana getirilebilir.
Özetle toplumu yakından ilgilendiren bir takım olayları yaşamış veya gönlünde duymuş bir sanatçı( ruhu sanatçı olan kişi âşık halktan biri) hafızasındaki şiir ve ezgilerin de yardımıyla yeni bir türkü yaratır. Böylece türkü yakılmış olur. Yakılan türkü ağızdan ağıza geçerek zamanla bazı değişikliğe uğrar. Bu sırada çoğu türkülerde olduğu gibi türküyü ilk yakanın kim olduğu unutulur gider.
Çanakkale türküsünün yakılışı da bahsettiğimiz şartlardan farklı değildir. Bu türkü Türk insanının hafızasında derin izler bırakmış bir olayın yani büyük bir "savaşın atmosferinde" meydana gelmiştir. Dolayısıyla bu türkünün bir doğuş zamanı vardır. Ancak Çanakkale türküsünün doğuş zamanına ilişkin bilgiler şu soruları sormamıza neden olmaktadır.
Çanakkale türküsü ne zaman doğmuştur? Yani bu türkü Çanakkale savaşları başlamadan önce mi yoksa harp sırasında mı yakılmıştır? Aslında bize bu soruları sorduran elimizdeki bir mektuptur. Söz konusu mektup Emrullah Nutku'nun "Çanakkale Şanlı Tarihine Bir Bakış" adlı eserinde yer almaktadır. Mektubu yazan Emrullah Nutku'nun kardeşi Seyfullah'tır. 1903 doğumlu olan Seyfullah savaşın arifesinde Çanakkale Sultanisi (lisesi) 1.sınıf öğrencisidir. Seyfullah Çanakkale'den gönderdiği ve üzerinde 29 Eylül 1914 tarihi yazılı olan mektubunda şöyle der:
Sevgili Anneciğim
Çanakkale 29 Eylül 1914
Canımıza tak diyen iki yıllık gurbet hayatından artık kurtuluyoruz. Sana ve aileme kavuşacağım için seviniyorum.
Mektebimizi alıyorlar hastahane olacakmış bizi de İstanbul'daki mekteplere dağıtacaklarmış. Hocalarımızın çoğu da askerlik hizmetine gidiyorlar büyük sınıflar da gönüllü yazılacaklarmış. Bugün Türkçe hocamız sınıfa geldi ama çok kalmadı bize veda etti. Bize: "Zamanı gelince cephede yapılacak vatan hizmetinin mektepte yapılan hizmetten kutsî olduğunu" söyledi.
Birkaç günden beri Çanakkale sokaklarından askerler geçiyor "Çanakkale içinde Aynalıçarşı Anne ben gidiyorum düşmana karşı" şarkısını söylüyorlar. At üstünde zabitler top arabaları mekkâre ve deve kervanları sokağımızı doldurdu. Harp olacakmış. İngiliz ve Fransız harp filoları boğazın dışında dolaşıyormuş. Buraları bombardıman edeceklermiş. Bu bombardımanı görmek isterdim ama yakında Çanakkale'den ayrılacağız. Ama size kavuşacağım ben.
Beybabamın sizin ellerinizi öper kardeşlerime selam ederim.
Oğlunuz Seyfullah
Mektuptan öğrendiğimize göre henüz Çanakkale savaşı başlamadan önce Çanakkale'de harbe hazırlanan askerler tarafından Çanakkale Türküsü söylenmektedir. Bu da bize türkünün doğuş zamanını harp öncesine götürmemiz gerektiğini haber vermektedir. Türk müzik tarihi ve halk türküleri üzerine önemli çalışmaları bulunan Mahmut Ragıp Kösemihal'in görüşleri de bu belgeyi destekler mahiyettedir. Kösemihal Musikî Mecmuası'nda bu türkünün Çanakkale savaşları sırasında yeniden hatırlanmış ve zamana uygun mısralar araya katılmış bir türkü olduğunu asıl türkünün "ilk iki kıtadan anlaşıldığı gibi" (Çanakkale içinde vurdular beni/Nişanlımın çevresiyle sardılar beni; Çanakkale içinde aynalı çarşı/Ana ben gidiyorum düşmana karşı) daha eski olup Çanakkale'de öldürülen bir delikanlının ağzından yakılmış bir ağıt olduğunu hatta Bay Vahit Lütfi'nin bu türkünün 1. Dünya Savaşı'ndan çok önce söylendiğini kendisine anlattığını belirtir.
O zaman bu bilgiler ışığında şimdilik şöyle bir ara tespitte bulunabiliriz: Çanakkale türküsünün meydana gelmesi savaş öncesine kadar uzanır. İlk iki kıtadaki sözler de bu kanaatimizi doğrulayan işaretlerdir.
Araştırmalarımız sırasında bulduğumuz başka belge ve bilgiler ise bu türkünün savaş başladıktan sonra meydana geldiği yönündedir. Şimdi de sırayla bunlara bakalım.
Şamlı Selim tarafından 1915 yılında yayımlanan ve üzerinde Risale-i Musikiyye yahut Musikî Gazetesi yazan eserin on üç numaralı nüshasında şu ifadeyi okuyoruz: Çanakkale Marşı bestekârı Kemânî Kevser Hanım.
Kevser Hanım tarafından bestelendiği belirtilen ve ikişer mısralı on iki bentten oluşan marşın sözleri şöyledir:
Atar çavuş atar vururlar seni
Ölmeden mezara koyarlar seni
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale içini duman bürür
Kırk altıncı fırkanın nâmı yürür
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale içinde dolu bir testi
Analar babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale içinde sıra serviler
Altında yatıyor arslan şehitler
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale boğazı dardır geçilmez
Kan olmuş suları bir tas içilmez
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale içinde bir sarı yılan
Osmanlının tayyaresi durdurur dîvan
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale sende vurdular beni
Nişanlımın mendiline sardılar beni
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale sende yatar bir selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğim eyvah
***
Atar İngiliz atar pişman olursun
Kan alıcı fırkaya kurban olursun
Of gençliğim eyvah
***
İstanbul'dan çıktım başım selamet
Çanakkale'ye varmadan koptu kıyamet
Of gençliğim eyvah
***
Çanakkale seni duman bürüdü
Ali Kemal Bey'in nâmı yürüdü
Of gençliğim eyvah
***
Tayyâre ile uçarız dağlar aşarız
Bize tayyâreci derler düşmanları yıkarız
Of gençliğim eyvah
Görüldüğü gibi "Çanakkale Marşı" adıyla yayımlanan bu eserin sözleri ile başta nakaratı olmak üzere bugünkü bildiğimiz Çanakkale türküsü arasında bariz benzerlikler vardır. Marşın sözlerindeki "Çanakkale sende vurdular beni/Nişanlımın mendiline sardılar beni; Çanakkale içinde dolu bir testi/Analar babalar ümidi kesti; Çanakkale sende yatar bir selvi/Kimimiz nişanlı kimimiz evli" ifadeler buna örnektir.
Sözlerin üstünde yazan "Çanakkale Kahramanlarının Hatırası" ibaresi bize bu marşın Çanakkale'deki askerlerimizin kahramanlıklarının hatırasını yaşatmak amacıyla bestelenmiş olduğunu düşündürmektedir. Zira Çanakkale Harbi sırasında Harbiye Nezareti'nin teşvik ettiği "harp edebiyatı" kapsamında kimi şiirlerin marş olarak besteletildiğini biliyoruz.
Harbiye Nezareti bu kampanya dahilinde Çanakkale'deki askerlerimizin kahramanlık ve fedakarlıklarını anlatan eserlerin yazılmasını teşvik etmiş hatta bu maksatla Temmuz 1915'de edebiyatçı müzisyen ve ressamlardan oluşan bir heyeti Çanakkale harp sahasına götürmüştür.