Deyimler birkaç kelimeden oluşur ve mecaz anlamlı olabilirler. Aşağıda en sık kullanılan deyimler cüm içerisinde kullanılmıştır.
Babam anama abayı yakmış; çok sevmiş.
"Kurt gibi açım." deyip yemeklere saldırdı.
Öğretmenliğe adım attı.
Ağzı pis biriydi, çok kaba konuşuyordu.
Kadir çok sessizdi, sanki ağzı var dili yok.
Sırrımızı saklayamadı; ağzından kaçırdı.
Bundan sonra ağzınla kuş tutsan yaranamazsın bana.
Akla gelmeyen başa geldi, kaza yaptık işte.
Bileğinde altın bilezik var; iyi bir okçuydu.
Arabanı çek git buradan, gelme bir daha.
Bu telefon ateş pahası, çok pahalı.
Çok yürüdük, ayaklarıma kara sular indi.
Annem iyi temizlik yapmış, yere bal dök yala.
Hırsız sonunda baltayı taşa vurdu, polis yakaladı.
Başımın üstünde yerin var, istediğin zaman gel.
Sonunda polis oldu; başı göğe erdi.
Çok pişman oldum, başımı taşlara vursam geçmez.
Kızdırma beni, beş kardeşi görürsün şimdi.
Bıçak kemiğe dayandı, artık sabrım taştı.
Aaaaa demek öyle, bir yaşıma daha girdim!
Öğretmen boğazı yırtılırcasına bağırıyordu.
Sen bu yaşında benimle boy ölçüşemezsin.
Anamın çorbası burnumda tütüyor, özledim.
Borçlarını ödeyemeyince, ciğeri söküldü.
İçeriden tıkırtılar geliyordu, can kulağı ile dinliyordu.
Araba bozuldu, çaresiz kaldım, kimse yok mu!
Susun artık, çene çalmayı bırakın.
Bu yaşıma kadar çok çile çektim, üzüldüm.
Bu pantolon çuval gibi, çok büyük.
Bulaşıklar dağ gibi olmuş, üfff!..
Adamın damarına basmış, çok sinirliydi.
Çok borcu vardı, dara düştü, ben de yardım ettim.
Çocuk deli dolu idi, eğlenceli vakitler geçirdik.
Denizde kum Selçuk’ta para.
Eve hırsız girdiğini gören Selçuk, denizden çıkmış balığa döndü.
Dil belası bu, söylediğin sözlere dikkat edeceksin.
Samet dili döndüğü kadar İngilizce konuşuyor.
Dili pabuç kadar olmuş, çok konuşuyor.
Murat dişinden tırnağından artırdı ve bu evi satın aldı.
Barışmak için Hüseyin’in etrafında dört dönüyordu.
Adam işine dört elle sarıldı, hemen kitapları teslim etti.
Anam beni görünce dudağını büktü, üstüm başım çamur olmuştu.
Berat düdük gibi gezme, değiştir o kıyafeti.
Çalışmak zorundasın, ekmek aslanın ağzında.
Rahatsınız tabi, ekmek elden su gölden.
Ben taksiciyim, bu taksi benim ekmek teknem.
Siz el bebek gül bebek yetişmiş, şımarık çocuklarsınız.
Ben çok iyi resim yaparım, kardeşim iyi şarkı söyler, el elden üstündür.
Müdürden izin alamadım, eli boş döndüm.
- Sen birinci sınıftayken altına yapmıştın.
- Eski defterleri karıştırma.
Etekleri zil çalıyor, çok seviniyordu.
Dedesinin geldiğini öğrenen Samet’in etekleri tutuştu.
Fazla kaçırmışım tatlıyı, nefes alamıyorum.
Yalanı ortaya çıktı, fes düştü kel göründü.
Bu çocuğa çok yedirme, fıçı gibi olmuş.
Gidiyorum gece gündüz, bitmiyor yollar.
- Beni tehdit ettiler, buraya geleceklermiş.
- Gelecekleri varsa görecekleri de var.
Bu işi başarana kadar göbeğim çatladı.
Suçlular yakalanıp, gözaltına alındı.
Ödevlerini yapmışsın, gözümü boyadın, ama yanlış yapmışsın.
İbrahim kardeşine göz kulak ol, onu koru.
Yalan söyleyen çocuk annesinin gözünden düştü.
Parayı duyunca gözleri fal taşı gibi açıldı.
Seni bir yerden gözüm ısırıyor ama nereden?
Gözünü dört aç, şu kitabı bul.
Kraldan aldığı haberi hemen düşmana uçurdu.
Dedenle konuşurken haddini bil, saygılı ol.
Oyun oynarken hile yaptılar ve benim hakkımı yediler.
- Merhaba, Selahattin ağabey.
- Seni hangi rüzgar attı buraya Berat kardeş?
Hava bozdu, yağmur yağacak herhalde.
Bugün piknik yapacaktık, yağmur başladı, hayallerim suya düştü.
Televizyon izlerken içim geçmiş.
İçimden soğuk havada denizde yüzmek geliyor.
Adam hakkında ileri geri konuşuyor, düşünmeden konuşuyordu.
Polis hırsızları ararken dikkatli davranıyor, ince eleyip sık dokuyorlardı.
Elmaları tek tek götürüyor, ipe un seriyordu.
İskelet gibi adam, nasıl aşçı olmuş?
Selahattin arkadaşının başına iş açtı yine.
Babasının izinden gidiyordu, kebapçı olacaktı.
Çok konuşan çocuklar kafamı şişirdi.
Bünyamin’in kalbi çok zengin .
Kalın kafalı birisiydi, değimi anlamıyordu.
Çocuğunu bulamayan annesi kan ağlıyordu.
Şerife’nin kalbini kırdın, git özür dile.
İbrahim’e kanım kaynadı, çok dürüst, sevecen birisiydi.
Dila’nın sözüne Sümeyye karşı çıktı.
İnternetten alışveriş yaptım, kazıklanmaktan kurtuldum.
Küçük bir dükkanı vardı, kendi yağıyla kavrulurdu.
Kendini beğenen kişiler, her şeyi bilmezler.
Kırk yılda bir ıspanak yedim, zehirledi beni.
Kimsesiz çocuklara kucak açar bu okul.
Bu kulağına küpe olsun, benden habersiz dışarı çıkma.
Bu çocuklar kuş sütüyle beslenmiş, kurbanlık danaya dönmüşler.
Eve gidecektim, Serhat beni lafa tuttu, geç kaldım.
Maskesi düşen adamın, yalanları ortaya çıktı.
Aslanlar geyikleri mideye indirdi.
Komutan geldi, askerler mum gibi oldu.
Tavuklar nar gibi kızarmış.
Onu boş ver, ne hali varsa görsün.
Bayağıdır koşuyor, nefes nefese kalmış.
Borçlarını ödeyemeyince, ocağı söndü.
Savaşta M.Kemal ve Fevzi Paşa omuz omuza savaştı.
Halayda 70’lik dayı ortaya çıktı; oysaki kaybolmuştu.
Aniden çıkan fare ödümü kopardı.
Banka soyan hırsızlar hapislerde ömrünü çürütecek.
Mahmut özü sözü bir; çok dürüst bir dost idi.
Bu kazak da çok yumuşak, pamuk gibi.
Sema para basıyor, denizde kum onda para.
Pırlanta gibi bir kalbi vardı; sevgi doluydu.
Ağzından kaçırdı, söyleyiverdi, pot kırdı.
Başına iş açtın, rahat battı herhalde.
Hastalandın sanırım, rengin atmış.
Çok mutlu bir gündü, rüzgar gibi geçti gitti.
Öğretmen sabır taşı gibiydi, bu kadar gürültüye dayanabiliyordu.
Ormanda kaybolan adamın saçı sakala karışmış.
Bu çocuğa sahip çıkın, kimsesi yok.
Sonunda şeytanın bacağını kırdın, okumayı öğrendin.
Bu işin tadı tuzu kalmadı, bırak bu işi.
Çok şımarık bu öğrenciler, öğretmenin tepesine çıkmışlar.
Sofrayı süpürdü genç adam, tıka basa yedi.
Sat şu arabayı, turşusunu mu kuracaksın?
Bu yol çok uzun görünüyor, ucu bucağı yok.
Gece uykum kaçtı, namaz kıldım.
Sırık gibi bir adam bana doğru yaklaştı.
Bütün suçu arkadaşının üstüne yıktı.
Varlık içinde yaşıyor, saray gibi evde oturuyor.
Hırsızlar polisleri gördüler ve yakayı ele verdiler.
Ne güzel bir pasta; yeme de yanında yat.
Bugün lunaparka gittik; zevkten dört köşe oldum.