liste
liste1

Eski Masallar - Eski Masal Örnekleri

Ekleyen: ilketkinlik | Okundu : 11122
Kategori : Çeşitli Eğitim Kaynakları

PADİŞAH İLE İHTİYAR ÇİFTÇİ
Gülistan'dan
Bir gün padişahlar padişahı av için şehirden uzaklaşmış. Yolda giderken pek çok insanın çalıştığı bir tarla görmüş. Merak edip yanlarına yaklaşmış.

 
Oradaki insanların arasında yaşı doksanı geçkin bir ihtiyar varmış. Bu ihtiyar toprağa bir şeyler ekiyormuş.
Padişah:
- Ne ekiyorsun ihtiyar? diye sormuş.
İhtiyar çiftçi başını bile kaldırmadan cevap vermiş:
- Baharda yeşermesi için ceviz dikiyorum.

 
Padişah kahkahayla gülmüş.
- Fakat sen çok ihtiyarsın. Şurada iki günlük ömrün kalmış. Neden uğraşırsın? demiş.

 
Bunun üzerine ihtiyar başını kaldırmış:
- İnsanlar ekip dikmekle zarar etmezler. Başkaları ektiler; biz yedik. Şimdi de biz ekelim; başkaları yesin demiş.

 
Padişah bu cevabı çok beğenmiş. Hemen yanındaki adamına dönerek:
- Bu ihtiyara bir kese altın verin diye emretmiş.
İhtiyar altınları almış ve:
- Gördünüz mü? demiş benim ağacım daha büyümeden meyve verdi!


ODUNCU İLE İHTİYAR ADAM
Oduncunun biri ırmak boyunda odun keserken baltasını düşürmüş. Ne yapsın? Oturmuş başlamış ağlamaya. O sırada oradan geçen ihtiyar bir adam oduncunun haline acımış. Irmağa dalmış bir altın balta çıkarmış. "Bu mu senin baltan?" diye sormuş. Oduncu "Bu değil" demiş. İhtiyar adam yine dalmış bir gümüş balta çıkarmış. Oduncu "Bu da değil" deyince ihtiyar adam sudan asıl baltayı çıkarmış.

 
İhtiyar adam oduncuya doğru söylediği için mükafat olarak altın balta ile gümüş baltayı da vermiş.
Oduncu evine dönünce başından geçenleri komşusuna anlatmış. Komşusu onu kıskanmış. Ertesi gün ırmak boyuna gitmiş. Baltasını suya atmış. Sonra başlamış ağlamaya. İhtiyar adam hemen gelmiş.

 
"Nedir senin derdin?" diye sormuş. Durumu öğrenince ırmağa dalıp bir altın balta çıkarmış. "Bu mu senin baltan?" diye sormuş.
Oduncu çok sevinmiş. "Evet bu!" demiş. Ama ihtiyar adam onun yalancılığına çok kızmış. Altın baltayı vermediği gibi asıl baltasını da sudan çıkarmamış.

 

ALAKARGA İLE KUŞLAR
Ormanlar kralı arslan kuşların da bir kralı olsun istemiş. Bir gün bütün kuşları karşısına çağırmış. "İçinizden en güzelini seçin; size kral olsun" demiş.

 
Bunu duyan kuşlar su başına gitmişler. Güzelleşmek için yıkanmışlar taranmışlar. Ama alakarga ne kadar yıkansa ne kadar taransa yine de güzelleşemeyeceğini anlamış. Hemen bir kurnazlık düşünüp öteki kuşlardan düşen tüyleri toplamış. Sonra hepsini birer birer başına sırtına bacaklarına takmış.

 
Kuşların kral seçecekleri gün gelip çatmış. Hepsi arslanın huzuruna gitmişler. Alakarga durur mu? O da varmış arslanın karşısına. Arslan kuşlara uzun uzun bakmış. Alakargayı göstererek "Doğrusu en güzeliniz bu. Ben size onu kral yapacağım" demiş.

 
Kuşlar bunu duyunca alakarganın üstüne atılmışlar. Her biri kendi tüyünü bulup geri almış. Alakarga yine alakarga kalmış. Hilesi meydana çıkınca da çok utanmış.

 

TARLA FARESİ İLE EV FARESİ
Tarla faresi ile ev faresi arkadaş olmuşlar. Bir gün tarla faresi ev faresini yemeğe çağırmış. Ev faresi gelmiş ama bakmış ki sofrada biraz otla biraz buğdaydan başka bir yiyecek yok yüzünü buruşturmuş.

 
Tarla faresine dönerek "Arkadaşım bu senin yaşamana yaşamak denmez. Buna yoksulluk denir. Bense bolluk içinde yaşıyorum. Sen de benimle gel. Bizim evdekileri paylaşıp ikimiz de gül gibi geçiniriz." demiş.

 
Hemen kalkıp yola koyulmuşlar. Ev faresi arkadaşına buğday çıkarmış incir peynir bal yemiş çıkarmış. Tarla faresi ömründe hiç bu kadar yiyeceği bir arada görmemiş. "Ben ne ettim de bugüne kadar tarlalarda kaldım?" diyerek dövünmüş. Tam yemeğe oturacakları sırada bir adam gelmiş kapıyı çalmış. İki fare gürültüden korkup her biri bir deliğe girmiş.

 
İncirden tadacaklarmış; bu sefer de başka biri odadan bir şey almaya gelmiş. Yine bir deliğe kaçmışlar. Bunun üzerine tarla faresi karnının açlığını unutmuş. Arkadaşına dönerek "Arkadaşım demiş sen bolluk içinde yiyip içiyorsun ama türlü tehlikeler ve korkular geçiriyorsun. Ben gidip buğdayla arpamı yiyeyim. Az da olsa gönül rahatlığı ile yerim" demiş.
Böylece tarla faresi tarlasına dönmüş. Bir daha da halinden hiç şikayet etmemiş.

 

GRAMERCİ ILE GEMİCİ
(Mesnevî'den)
Bir gün bir dil bilgini gemiye binmiş. Kendini överek "Sen hiç gramer okudun mu?" demiş gemiciye.
Gemici "Hayır " deyince "Ömrünün yarısı boşa gitti!" demiş.

 
Gemici bu söze biraz kızmış ama susmuş ve cevap vermemiş.
Derken sert bir rüzgar çıkmış ve gemiyi girdaba düşürmüş. Denizci dil bilginine bağırarak "Yüzme bilir misin?" diye sormuş.

 
Dil bilgini "Bilmiyorum" deyince denizci "İşte şimdi ömrünün hepsi gitti. Çünkü gemi birazdan girdaba dalacak ve batacak!" demiş.


FARE İLE DEVE
(Mesnevî'den)

Bir fare bir devenin yularını eline almış; kibirle "Durma yürü bakalım" demiş.

Uysal deve yürümeye başlamış. Fare de kendini pehlivan sanmış.
Deve farenin düşüncesini anlamış ve içinden "Sabret şimdi ne olduğunu görürsün " demiş.
Birlikte yürümüşler. Gide gide ancak bir filin geçebileceği büyük bir nehre gelmişler. Fare orada durakalmış.
Deve "Ey şamatacı arkadaşım! Niye durdun? Neden şaşırdın? Hadi nehirde yürü bakalım. Sen benim kılavuzumsun. Hadi hızlı yürü " demiş.

 
Fare "Ya nehrin suyu derinse batıp boğulmaktan korkarım " diye cevap vermiş.
Deve "Ben suyu bir kontrol edeyim " diyerek hemen suya yürümüş ve ayağını daldırmış. Sonra "Su dize kadar. Niçin böyle şaşırdın? Aklın başından gitti! " diye sormuş.
Fare "Bana ejderha olan sana karınca gibi gelir. İki diz arasındaki fark açıkça belli. Su senin dizine kadarsa benim başımı yüz arşın geçer " demiş.

 
O zaman deve "Öyleyse bir daha böyle küstahlık etme. Yoksa çok sıkıntı çekersin. Kendin gibi farelere karşı kibirlen" demiş.
Fare "Çok pişman oldum. Özür dilerim. Sudan geçmek için bana yol gösterir misin ?" deyince deve acıyıp "Haydi hörgücüme sıçra " demiş.
Fare devenin hörgücüne sıçramış ve birlikte nehrin karşı kıyısına geçmişler.


ANADOLU VE ÇİN RESSAMLARI
(Mesnevî'den)

Bir gün Çinliler resimde daha usta olduklarını iddia etmişler. Anadolulular da "Bunda biz daha kuvvetliyiz." demişler.
Devrin padişahı "Hanginizin daha usta olduğunu anlamak için imtihan etmek gerek." demiş.
Çinliler ve Anadolulular hazırlanmışlar. Anadolulular daha ustaymışlar.
Çinliler "Birer odaya girip ayrı ayrı resim yapalım." demişler.

 
Arasında perde olan karşılıklı iki oda varmış. Birine Çinliler diğerine de Anadolulular çalışmak üzere geçmişler.
Çinliler padişahtan yüz renk boya istemişler. İstenilen boyalar verilmiş onlara.
Anadolulu ressamlar "Ne boya ne renk ister. Bunlar pas gidermeye yarar." demişler. Kapıyı kapayıp perde ötesinden odayı cilalamış bir güzel parlatmışlar.

 
Çinliler işlerini bitirmişler. Artık açıkça övünüyorlarmış.
Padişah gelip Çinlilerin yaptıklarını görünce aklı başından gitmiş; hayretler içinde kalmış. Sonra Anadoluluların tarafına dönmüş. Aradaki perdeyi kaldırmışlar ki bir de ne görsünler? Karşı odadaki güzel resimler olduğu gibi karşıdaki cilalı duvara yansımış. Resimler daha da güzel görünüyormuş.
Bunun üzerine padişah "Çinlilerin resimleri çok güzel ama şu duvardaki resimler çok daha güzel!" demiş.

Sitemizde Online Test Çözün

İlketkinlik Eğlence Merkezi

Sitemiz, hukuka, yasalara, telif haklarına ve kişilik haklarına saygılı olmayı amaç edinmiştir. Sitemiz, 5651 sayılı yasada tanımlanan yer sağlayıcı olarak hizmet vermektedir. İlgili yasaya göre, site yönetiminin hukuka aykırı içerikleri kontrol etme yükümlülüğü yoktur. Bu nedenle, sitemiz uyar ve kaldır prensibini benimsemiştir. Telif hakkına konu olan eserlerin yasal olmayan bir biçimde paylaşıldığını ve yasal haklarının çiğnendiğini düşünen hak sahipleri veya meslek birlikleri, fatih(at)ilketkinlik.com mail adresinden bize ulaşabilirler. Şikayet yerinde görüldüğü takdirde ihlal olduğu düşünülen içerikler sitemizden kaldırılacaktır.Sitemiz hiçbir şekilde kar amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

üst