Emevi hanedanının yıkılmasından sonra devletin başına Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenler geçtiği için bunlara Abbasiler denmiştir. En parlak dönemleri ise Harun Reşid ve oğulları dönemidir.

Abbasiler devri ( 750 - 1258 )

ABBASİLER DEVRİ (750-1258)

1. Emevi hanedanının yıkılmasından sonra devletin başına Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan gelenler geçtiği için bunlara Abbasiler denmiştir.

2. Devletin kurucusu Ebu’l Abbas Abdullah’tır. En parlak dönemleri ise Harun Reşid ve oğulları dönemidir.

3. Abbasi-Türk ilişkileri:

- Emevilerin ırkçı Arap politikası ve Türk ülkelerini ele geçirmek istemeleri yüzünden olumsuz olmuştu. Müslüman Araplar ile Çinliler arasında yapılan “Talas Savaşı'nda (751)” Karluk Türkleri'nin Arapların yanında yer almaları bu savaşın Araplar tarafından kazanılmasında etken olmuş, bu olaydan sonra Türkler arasında İslamiyet’in yayılmaya başladığı görülmüştür.

- Abbasilerin, Emevilerin izlediği ırkçı Arap politikaları terk etmeleri,

- Türklerin Emir’ül Ümeralık gibi ordu komutanlığı ve devlet yönetiminde önemli görevlere getirilmeleri,

- Türklerden özel ordular kurmaları ve "Avasım İlleri" adı verilen Maraş Diyarbakır, Malatya ve Adana yörelerindeki Bizans sınırına yerleştirilmeleri

- "Samerra" gibi şehir kurmaları Türkler arasında İslamiyet'in hızla yayılmasında etkili olmuştur.

4. Abbasiler döneminde fetihler yavaşlamış, İslam uygarlığı ise en parlak dönemini yaşamıştır. Eski Yunan klasikleri Arapça'ya çevrilerek medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur.

Samerra Camii, Nizamiye Medresesi

5. Büyük Selçuklu vezirlerinden Nizam’ülmülk dünyanın ilk üniversitesi sayılan “Nizamiye Medresesini” Bağdat’ta açtırmıştır.

6. Başkent Bağdat’a taşınmış, Vezirlik makamları oluşturularak Divan Örgütü son biçimini almıştır.

7. 9. yüzyıldan itibaren Türklerin yönetimdeki etkileri artmaya başlamıştır. Önce Gazneli Sultan Mahmut, daha sonra Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey Abbasi Halifesi'ni Şii Büveyhoğulları tehlikesinden korumuşlardır.

8. Emir’ül Ümeraların Halifeyi dinlemeyerek başlarına buyruk hareketleri Abbasi Devleti’nin parçalanmasını hızlandırmış ve Abbasi toprakları üzerinde “Tavaif-i Mülük” adı verilen devletler ortaya çıkmıştır. Bunlar:

a) Mısır’da; Tolunoğulları ve Akşitler,
b) Kuzey Afrika’da Ağlebiler,
c) Irak ve İran’da; Büveyhoğulları,
d) Maveraünnehir’de; Samanoğulları,
e) Horasan’da; Tahiriler,

9. İlhanlı hükümdarı Hülagu Han 1258’de Bağdat’ı ele geçirerek Abbasi Devleti’ne son vermiştir. Moğollardan kaçabilenler Mısır’a giderek Memlüklülere sığınmışlardı. Memlük Sultanı Baybars;

  • Halifenin dini gücünden yararlanmak,
  • Tüm Müslümanları Memlük Devleti’nin etrafında toplamak amacıyla Muntasır’ı Halife ilan etmiştir. Bu durum Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ın fethine kadar sürmüştür.

Moğolların Bağdat’ı yakıp yıktıkları, Bağdat kütüphanesindeki on binlerce kitabın bir kısmını yakarak bir kısmını Fırat Nehri’ne atarak büyük kötülüklerde bulundukları, atılan kitaplar yüzünden Fırat Nehri’nin suyunun dahi görülmediği ileri sürülmüştür.


HALİFE HARUN REŞİD'DEN

Halîfe Hârûn Reşîd bir gün Behlül Dana ile sohbet ederken;

-Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar
arasına karış, der. Bunun üzerine

Behlül; Müsâde ederseniz bir danışayım, cevabını verir.

Halîfe; Kime danışacaksın,kimsen yok ki? diye cevap verince.

Behlül de; Ben danışacağımyeri biliyorum, der ve Halifenin huzurundan ayrılır. Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek ister. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbahaya ulaşır. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yapar. Kendi kendine bir şeyler söylenir. Daha sonra oradan ayrılır. Halifenin adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdir. Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona; Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı, diye sorar.

Behlül; Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil, der. Halîfe ; Ey Behlül! Sen gidip çöplere
danışmışsın, haberim oldu, der.

Behlül de; Doğru söylüyorsun, çöplere danıştım. Onlar da bana Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler
idik. Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik.
Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma, dediler.

Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere dalar.

Behlûl, bir gün Halife Harun Reşit ile karşılaşır. Kendisini tanıyan halife:

Ey Behlûl! Nereden geliyorsun böyle?" diye sorar. O, hiç düşünmeden:

Cehennemden geliyorum" cevabını verir.

Harun Reşit, şaşırarak tekrar sorar: Ne işin vardı orada?"

Behlûl anlatır:
Efendim; ateş lâzım olmuştu. Cehenneme gideyim de biraz isteyim dedim. Fakat oradaki memur bana:

Burada ateş yoktur" dedi.

Nasıl olur, Cehennem ateş yeri değil mi?" diye sorunca:

Evet; gerçekten burada ateş yoktur. Her gelen, ateşini Dünyadan getirir» cevabını verdi."

Dehşete kapılan Harun Reşit büyük bir üzüntüyle sordu:

Behlûl! Ne yapayım ki, oraya ateş götürmeyeyim?" Behlûl Dânâ, hızla uzaklaşırken haykırdı: Adâlet! Adâlet! Adâlet!"

  • Yazı Etiketleri :
  • abbasiler
  • Harun Bin Reşid
  • Talas Savaşı
  • Samerra
  • Nizamiye medresesi
Sevr Barış Antlaşması ve içeriği ( maddeleri ), Hukuki geçersizliğinin nedenleri
Yazıyı Oku

Sevr Barış Antlaşması ve içeriği ( maddeleri ), Hukuki geçersizliğinin nedenleri

II. Dünya savaşı, II. Dünya savaşının nedenleri ve sonuçları, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki Politikası
Yazıyı Oku

II. Dünya savaşı, II. Dünya savaşının nedenleri ve sonuçları, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki Politikası

Atatürk dönemi Türk dış politikası
Yazıyı Oku

Atatürk dönemi Türk dış politikası

Sağlık, sanat ve güzel sanatlar alanında yapılan inkılaplar
Yazıyı Oku

Sağlık, sanat ve güzel sanatlar alanında yapılan inkılaplar

Milli güç ve unsurları
Yazıyı Oku

Milli güç ve unsurları

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçülük ve önemi
Yazıyı Oku

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçülük ve önemi

Menu