Aşık tarzı halk şiiri temsilcilerinden koşma ve türleri örnek, semai örnek, varsağı örnek destan örnek metinleri.
Koşma (güzelleme)
1. Sunayı da deli gönül sunayı
Ben yoluna terk eyledim sılayı
Armağan gönderdim telli turnayı
İner gider bir gözleri sürmeli
2. Ateş yanmayınca duman mı tüter
Ak göğsün üstünde çimen mi biter
Vakti gelmeyince bülbül mü öter
Öter gider bir gözleri sürmeli
3. Sabahtan uğradım onun yurduna
Dayanılmaz firkatine derdine
Yıkılası karlı dağlar ardına
Aşar gider bir gözleri sürmeli
4. Karac'oğlan kapınızda kul gibi
Gönül küsüverse ince kıl gibi
Seherde açılan gonca gül gibi
Kokar gider bir gözleri sürmeli
Koşma (Koçaklama)
İki koçak bir araya gelende
Görelim ne işler meydan içinde
Kesilir kelleler boşalır kanlar
Yeğin olur leşler meydan içinde
Oklar uçup gider şahanlar gibi
Mert de aşıp gider aslanlar gibi
Kılıçlar oynaşır ceylanlar gibi
Kesilir ne başlar meydan içinde
Yiğitler çağrışır yaman gün olur
Allah Allah derler yüksek ün olur
Çarha çarha dövüşerek hun olur
Hasmın arar koçlar meydan içinde
Koşma (Taşlama)
Ormanda büyüyen adam azgını
Çarşıda pazarda insan beğenmez
Medrese kaçkını softa bozgunu
Selâm vermek için kesan beğenmez
Elin kapısında karavaş olan
Burunu sümüklü gözü yaş olan
Bayramdan bayrama bir tıraş olan
Berbere gelir de dükkân beğenmez
Dağlarda kırlarda gezen bir yörük
Kimi tımar sipah kimisi bölük
Bir elife dili dönmeyen hödük
Şehr-istana gelir ezan beğenmez
Koşma (Ağıt)
Kara yerde mor menekşe biter mi
Yaz baharda ishak kuşu öter mi
Bahçede alışan çölde yatar mı
Uyan garip bülbül güllerin hani
Burda yorgan döşek yastık var mıdır
Bu geniş dünyada yerin dar mıdır
Dalın tahta duvar önün yar mıdır
Yeşil başlı sunam göllerin hani
Yatarsın gaflette gamsız kaygusuz
Ninni balam ninni kalma uykusuz
Hem garip hem çıplak hem aç hem susuz
Felek fukarası malların hani
Semai
Gönül gurbet ele varma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yürüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet elde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçenizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz
Deryalarda olur bahri
Doldur da ver içem zehri
Sunam gurbet elin kahrı
Ya çekilir ya çekilmez
Emrah der ki düştüm dile
Bülbül figân eder güle
Güzel sevmek bir sarp kale
Ya alınır ya alınmaz
Varsağı
Bre ağalar bre beyler
Ölmeden bir dem sürelim
Gözümüze kara toprak
Girmeden bir dem sürelim
Aman hey Allah'ım aman
Ne aman bilir ne zaman
Üstümüzde çayır çimen
Bitmeden bir dem sürelim
Buna felek derlek felek
Ne aman bilir ne dilek
Âhir ömrümüzü helâk
İtmeden bir dem sürelim
Karacaoğlan der canân
Güzelim sözüme inan
Bu ayrılık bize hemân
İrmeden bir dem sürelim
Eşraf Destanı
Küçükten çıktım gurbet ellere
Hakikat rahına düştüm gezerken
Eski sözdür gelir yazılan sere
Aşk atına bindim yayan gezerken
Şair oldum evvel dinle yalanı
Vezn ü mevzun derler bilmem ben onu
Unuttum bildiğim Türkçe lisanı
Arabî Farisî sohbet ederken
Aşıklığı özge hâlet sanırdım
Çalıp çağırmayı adet sanırdım
Bunu ben bir kolay sanat sanırdım
Mızrabım kırıldı bozuk çalarken
Anladım ki bu bir çıkmaz sokaktır
Ben çıkardım diyen bunu ahmaktır
Bizlere ma'rifet hayli ıraktır
Gözlerim karardı eş'ar yazarken
Aklımı fikrimi başıma derdim
Düşünüp giderken bir pire erdim
Otuz iki esnaf ahvalin sordum
Bana ol pir haber verdi sorarken
Vardım çiftçi oldum cümleden akdem
Yıllık ile tuttu beni bir âdem
İçtiğim tarhana çorbası her dem
Ağzım yaktım sıcak çorba içerken
Hele kaçtım ben o köyden aşağı
Vardım bir şehire bastım ayağı
Anda oldum bir çulhanın çırağı
Çıkrığım kırıldı masra sararken
Nalbant oldum kırdım nalın çoğunu
Bir katır nalladım dinle oyunu
Meğer acemiymiş bilmem huyunu
Çenemi teptirdim nalın sökerken
Erzincan Destanı
Sana derim sana söndüğün Erzincan
Hani eyvan köşkün şirli otağın
Aldın kucağına nice yüz bin can
İnsan körhanesi taşın toprağın
Nice civanları eyledin türâb
Bülbülün yerinde çağırır gurâb
Çarşın pazarların hep olmuş harâb
Solmuş gazel dökmüş bostanın bağın
Yuvan harâb olmuş otağın hâlî
Kimseye mülk olmaz bu dünya malı
Evvel halk ağzına tattırdın balı
Nihayet tas ile içirdin ağın
Hani al yeşilli gezen sunalar
Öldü solmamışken elde kınalar
Vîran olmuş cennet gibi hâneler
Sönmüş dahi tütmez bir tek ocağın
Cennet sayılırdın halkın sağ iken
Çevre yanın İrem gibi bağ iken
On beşinde kız gelinlik çağ iken
Bin yıllık kocaya döndürdün çağın
…
18. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
17. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
16. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
19. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
15. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Dini - tasavvufi halk şiiri ve türleri