Belli bir zaman ve mekanda belli kişilerce yaşanan kurmaca olayların düz yazıyla anlatılması sonucunda oluşan kısa edebi metinlere günümüz edebiyatında öykü denmektedir. Öyküler, durum ve olay öyküsü olarak ikiye ayrılır.

Öykücülük (öykü yazma geleneği) ve öykü türleri

Belli bir zaman ve mekanda belli kişilerce yaşanan kurmaca olayların düz yazıyla anlatılması sonucunda oluşan kısa edebi metinlere günümüz edebiyatında öykü (hikaye) denmektedir. Öykü ile roman arasındaki en önemli fark öykünün romana göre daha kısa olmasıdır. Öyküdeki olay örgüsü genel olarak romandakinden basit, olay örgüsünü gerçekleştiren kişiler, romandakinden az, olay örgüsünün yaşanma (vaka) zamanı romandakinden kısa ve sınırlı, olay örgüsünün gerçekleştiği mekanlar romandakinden azdır.

Öyküde uzun ve karmaşık olay örgülerine yer verilmez. Genellikle tek bir olay ya da durum üzerinde durulur. Kişi kadrosu oldukça sınırlı tutulur ve bu kişiler, bütün yönleriyle değil; çoğunlukla tek yönleriyle ele alınır. Her türlü ayrıntıdan ve savrukluktan kaçınılır.

Öykücülük geleneğinin kurucusunun on dördüncü yüzyılda yaşayan İtalyan yazar ve şair Giovanni Boccaccio, öykü türünde yayımlanmış ilk eserin de bu yazar tarafından 1352’te kaleme alınan Decameron olduğu kabul edilir. Öykü, bu eserin yayımlanmasından yaklaşık beş yüz yıl sonra bugünkü klasik şeklini almıştır. Edgar Allen Poe, Guy de Maupassant, Walter Scott, O. Henry, Gogol, Mark Twain, John Stainbeck yazdıkları eserlerle bu türün gelişmesine ve bugünkü şeklini almasına katkıda bulunan Batılı yazarlardır.

Ülkemizde Batı’dakine benzer ilk öykü metinleri Tanzimat Dönemi’nde (1860- 1896) yayımlanmaya başlamıştır. Emin Nihat Efendi’nin Müsameratname, Ahmet Mithat Efendi’nin Letaif-i Rivayat ve Kıssadan Hisse, Samipaşazade Sezai’nin Küçük Şeyler isimli eserleri, bu metinler arasındadır. Aslında bu metinlere öyküden çok birer öykü denemesi olarak da bakılabilir. Çünkü bu metinlerde modern öyküde bulunmaması gereken pek çok kusur bulunmaktadır. Servet-i Fünun Dönemi’nde (1896-1901) Tanzimat Dönemindekilere göre çok daha başarılı öyküler yazılmıştır. Bu dönem öykücülerinin en önemlileri Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu’dur. Türk edebiyatının 1911-1923 arasındaki dönemine Milli Edebiyat Dönemi denir. Bu dönemde Ömer Seyfettin halkın anlayabileceği bir dille milli temaları işleyen öyküler yazmış, bu bağlamda Türk öykücülük geleneğinde yeni bir sayfa açmıştır. Milli Edebiyat Dönemi’nde yazdıkları metinlerle öykücülük geleneğimizin gelişmesine katkıda bulunan diğer yazarlar şunlardır:

Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar.

Milli Edebiyat Dönemi öykücülerinden bir kısmı Cumhuriyet Dönemi’nde de eser vermeye devam etmiştir. Bunların yanı sıra Cumhuriyet’in ilanından günümüze dek pek çok öykücü yetişmiştir. Bir kısmı toplumcu-gerçekçi anlayışa bağlı kalan, bir kısmı bireyin iç dünyasını, bir kısmı da modernizmi esas alan, bir kısmı ise bunların da dışında kalarak kendine özgü bir öykü dünyası oluşturan bu yazarlardan bazılarının isimlerini şöyle sıralayabiliriz:

Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaç), Samim Kocagöz, Sadri Ertem, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Kemal Bilbaşar, Necati Cumalı, Sabahattin Kudret Aksal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Tarık Buğra, Semiha Ayverdi, Mustafa Kutlu, Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Haldun Taner, Attila İlhan, Yusuf Atılgan, Vüs’at O. Bener, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Füruzan, Oğuz Atay, Rasim Özdenören, Yekta Kopan, Zeyyat Selimoğlu, Mustafa Buyrukçu, Erhan Bener, Nazlı Eray, Ayşe Kulin, Ayşe Kilimci, Murathan Mungan, Buket Uzuner, Sevinç Çokum.

Öykü Türleri

Olay öyküsü: Okuyucunun merak duygusunun uyanık tutulmasını sağlayan bir tema, çatışma ve olay örgüsünün bulunduğu öykülere olay öyküsü denir. Bu öykü geleneğinin kurucusunun Maupassant; Türk edebiyatındaki en önemli temsilcisinin ise Ömer Seyfettin olduğu kabul edilmektedir.

Durum (Kesit) öyküsü: Bu tür öykülerde olaydan çok, bir durum, hayatın bir kesiti üzerinde durulur. Okuyucuda merak uyandıracak unsurlara pek yer verilmez. Bu öykü geleneğinin kurucusunun Anton Çehov; Türk edebiyatındaki en önemli temsilcilerinin ise Memduh Şevket Esendal ve Sait Faik Abasıyanık olduğu kabul edilmektedir.

Keramet, öykü metnini okuyunuz.

  • Yazı Etiketleri :
  • durum öyküsü
  • öykücülük
  • olay öyküsü
18. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

18. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

17. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

17. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

16. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

16. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

19. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

19. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

15. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

15. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

Dini - tasavvufi halk şiiri ve türleri
Yazıyı Oku

Dini - tasavvufi halk şiiri ve türleri

Menu