Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan ve bunun bilgisine ulaşmaya çalışan felsefe dalıdır. Sanat felsefesi ise, insanın meydana getirdiği eserleri (sanat yapıtlarını) ele alan, sanatın ne olduğunu sorgulayan, sanatçının etkinliğini inceleyen felsefe dalıdır.

Sanat felsefesi ve estetik

A. ESTETİK VE SANAT FELSEFESİ

Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan ve bunun bilgisine ulaşmaya çalışan felsefe dalıdır. Sanat felsefesi ise, insanın meydana getirdiği eserleri (sanat yapıtlarını) ele alan, sanatın ne olduğunu sorgulayan, sanatçının etkinliğini inceleyen felsefe dalıdır. Estetik hem doğadaki hem de sanattaki güzeli sorgularken, sanat felsefesi ise sadece sanattaki güzelliği sorgular. Bu bakımdan estetik daha kapsamlıdır.

Estetiğin temel soruları; Güzellik nedir? Güzeli güzel yapan faktörler nelerdir? Bu faktörler öznede mi yoksa nesnede mi bulunur? gibi sorulardır.

B. SANAT – FELSEFE İLİŞKİSİ

Sanat, en genel anlamıyla sanatçının anlatmak istediği şeyi, “biçim verme yöntemiyle” gerçekleştirme çabasıdır. Sanatı felsefe açıdan incelemekle sanat felsefesi ortaya çıkmıştır.

Sanat ile felsefe arasındaki ortak özellikler şunlardır:

  •  Felsefe gibi sanatta insana özgü bir etkinliktir.
  •  Felsefe de sanat da; doğayı ve insan varlığını konu edinir.
  •  Her ikisinin de zorunlu olarak uymaları gereken belirli bir yöntemleri yoktur.
  •  Her ikisinin de önermeleri dar anlamda doğrulanamaz bir yapıdadır, yani olgusal olarak doğrulanmaları mümkün değildir. Bir sanat eseri, yapısı bakımından doğru veya yanlış olamaz.
  •  Her ikisinden doğan ürünler insanda bir haz uyandırır.

Sanat ve felsefe arasındaki en önemli fark, felsefenin düşünceye dayalı evrensel bir bilgi olma iddiasına karşılık sanatın duygulara dayanan bir faaliyet olmasıdır.

Verdiği eserler bakımından sanat ile zanaatı da birbirinden ayırmak gerekir. Zanaatta, faydaya dayalı ürünler ortaya koyulurken, sanatta faydadan ziyade sanatsal (estetik) kaygıya dayalı ürünler ortaya koyulur. Yani; belli bir menfaat ve maddi gelir sağlamak amacıyla yapılan ürünler zanaat ürünüdür.

Bir sanat eserinin estetik değer kazanabilmesi için, hiçbir çıkar düşünmeden o objeden haz duyan ve onu takdir eden estetik süjelerin bulunması gerekir.

C. SANAT FELSEFESİNİN KAVRAMLARI

Obje: Sanatta konu olan nesne, varlık.

Suje: Sanatla ilgilenen, sanattan anlayan kişi.

Estetik tavır: Sanatla uğraşan ve ondan anlayan kişinin sanat eserine karşı gösterdiği tavırdır.

Estetik haz: Estetik bir öznenin; estetik bir tavırla, estetik nesneye yaklaşması sonucunda duyduğu estetik heyecan veya duygudur.

Estetik yargı: Öznenin sanat eseri (nesne) hakkında güzel veya hoş olduğu yönünde bir yargıda bulunmasıdır.

Güzellik: Güzellik bir beğeni yargısıdır. Güzellik estetik öznenin estetik nesneden hoşlanma ve beğeni duygusudur.

Hoş: İnsanın duygularını okşayan güzelliktir. Zevk veren, beğenilen.

Yüce: Büyük, ulu, ulvi. Hayranlık uyandıran, ulaşılması zor olan şey.

Sanat eseri: Sanatçının yaratıcılık ve ustalık sonucu ortaya çıkardığı eser.

Taklit: Sanatçının bir şeyi benzetme yoluyla eserine aktarmasıdır.

Ç. SANATI AÇIKLAYAN FELSEFİ GÖRÜŞLER

Felsefe açısından sanata bakıldığında, temelde “sanatın ne olduğu, sanat eserinin nasıl oluştuğu” soruları hep sorularak tartışılmıştır. Felsefe tarihinde bu soruya genel olarak üç farklı cevap verilmiştir.

1. Taklit Olarak Sanat:

Bu yaklaşıma göre sanatçı gerçeklikte (doğada) var olan bir şeyi eserinde taklit eder. Burada esas olan, sanatçının ele aldığı konuyu iyi yansıtmasıdır. Temsilcileri Platon ve Aristoteles’tir.

Platon: Ona göre evren, duyular (görünüşler, gerçekler) evreni ve idealar evreni diye ikiye ayrılır. Sanatçı, duyular dünyasında bulunan nesneleri taklit eder. Fakat Platona göre, duyular dünyasındaki varlıklar, gerçek değildir, bu tür taklit sonucu oluşan eser iyi ve gerçek sanat eseri sayılamaz. Ona göre; gerçek sanat eseri, idealar dünyasındaki varlıkları taklit etmekle ortaya konulabilir. Çünkü idealar dünyasındaki varlıklar, gerçek varlıklardır. Demek ki, sanatçı görünen evrendeki güzeli değil de, güzelin ideasını taklit etmelidir. Sanatçı güzel ideasını taklit edebildiği ölçüde eseri, gerçek ve iyi bir sanat eseri sayılır.

Aristoteles: Ona göre de, sanatçı doğayı taklit eder. Ama nesneleri oldukları gibi değil, olmaları gerektiği gibi yansıtabilmelidir. Bu yönüyle sanatın ahlaki bir yönü vardır. Çünkü sanatçı, sanat eserini oluştururken yoğun duygular yaşayarak ruhunu arındırır. Aristo’ya göre sanat, doğadaki eksikliğin tamamlanmasıdır. Ancak o zaman sanat yapıtı değerli olacaktır.

2. Yaratma Olarak Sanat

Bu yaklaşıma göre sanatçı hiçbir zaman doğayı taklit etmez, çünkü doğada mükemmellik yoktur. Mükemmelliği arayan sanatçı, doğada var olmayan bir şeyi yaratmalıdır. Çünkü mükemmellik, gerçekte var olmayan, fakat ideal olan bir şeydir. Mükemmelliği ve ideali, sanatçı, hayal gücünü ve yaratıcı yanını kullanarak (kendinden bir şeyler katarak) oluşturur. Yani bu yaklaşıma göre, gerçek ve iyi bir sanat eseri, sanatçının hayal gücünü kullanarak oluşturduğu eserdir. Temsilcileri Croce (1866-1952) ve Schelling (1775-1854)’tir.

Croce: Ona göre sanat eseri, sanatçının hayal gücüyle olup biter. Sanat eserinde yaratma sadece o sanatçıya aittir. Çünkü sanatçı, eserini oluştururken yaşadığı duyguları bir daha yaşayamaz ve aynı duyguları bir başkası da aynen yaşayamaz. Bu nedenle sanat eseri özgündür yani tek ve eşsizdir.

Schelling: Ona göre insanın yaşadığı çağ ve toplum sanatçının sanat yapıtını oluşturmasında etkilidir. Toplumda yaşanan olaylar aynen bir daha tekrar edilemez. Bundan dolayı sanat eserleri, birbirine benzeyemez, yani sanat eseri tek ve eşsizdir.

3. Oyun Olarak Sanat

Bu yaklaşıma göre sanat ile oyun arasında bir takım benzerlikler vardır.

  •  Her iki etkinlik yarar amacı güdülmeden yapılır.
  •  Her ikisi de insanı gündelik yaşamın sıkıntılardan, kaygılarından uzaklaştırarak, insanın adeta kendisini unutmasını sağlar.
  •  Her ikisinde de dış dünyaya yani hayal dünyasına yönelme olur. Bu dünya içinde, insan mutlak özgür olur.

Friedrich Schiller (1759-1805): Ona göre, “İnsan oynadığı sürece insandır.” Schiller’e göre insan, gerçek özgürlüğe ancak sanat yoluyla ulaşabilir. İnsan sanatla uğraşırken, kendini zamandan koparılmış gibi hisseder. Bu ise oyun oynarken zamanın nasıl geçtiğini fark etmeyişimize benzer. Biz, insanlığımızın burada, dış kuvvetlerin darbesine maruz kalmamış denecek kadar, saf ve tam olarak ortaya çıktığını anlarız.

D. GÜZELLİĞİN KAYNAĞI NEDİR?

1. Güzellik Problemi

Estetikte “güzel”in sistemli bir şekilde sorgulanmaya başlanması ilk kez Baumgarten’le (1714-1762) birlikte olmuştur. Fakat “güzel”e ilişkin ilk felsefi sorgulamalar, İlk Çağa kadar uzanır.

Sanatçılar ve filozoflar güzelliğin ne olduğu ve kaynağının ne olduğu sorusuna cevap verebilmek için öncelikle doğadaki güzellikle sanattaki güzelliği birbirinden ayırt etmiştir.

Doğadaki güzellik, estetik özneden (insandan) bağımsız olarak vardır. Yani verilmiş güzelliktir (nesnelci görüş). Mesela, güneşin deniz üzerinden doğuşu ve batışı doğanın bir güzelliğidir. Sanattaki güzellik insan yaratıcılığının bir sonucu olarak, sonradan ortaya çıkan bir güzelliktir. İnsanın estetik bakışı olmadan güzellik olamaz. Çünkü onu beğenecek özneye ihtiyaç vardır (öznelci görüş).

Güzelliği filozoflar hep farklı tanımlamıştır. Güzellik nedir? sorusunu ilk kez ele alan filozof Platon olmuştur. Platon’a göre güzellik ideadır. Varlıklar güzel ideasından pay aldığı ölçüde güzeldirler. Ona göre güzellik, kişiden kişiye ve çağdan çağa değişmeyen bir değerdir. Aristoteles’e göre güzellik, matematiksel olarak orantılı ve ölçülü olandır. Plotinus’a göre güzellik, “ilahi aklın” evrende ışımasıdır. Kant’a göre güzellik, hiçbir çıkar gözetmeksizin hoşlanmaktır. Schiller’e göre güzellik, aklın ve duyuların şekillenmesidir. Hegel’e göre güzellik, “Geist”in nesnelerde görünmesidir.

2. Güzelliğin Çeşitli Kavramlarla İlişkisi

a) Güzellik – Doğruluk (Hakikat) İlişkisi: Platon’a göre güzellik ve doğruluk aynıdır, çünkü her ikisi de varlığın özünü ifade eder. Kant’a göre, ikisi ayrı şeylerdir. Bir yargının, bilginin bir özelliği olan doğruluk akılla bilinebilir. Doğruluk kavram ve soyutlanma ile ilgilidir. Güzellik ise, aklımızdan çok duygularımıza ve hayal gücümüze dayanır. Güzel olan şey somuttur. Doğruluk bir mantık yargısı, güzellik ise bir değer (beğeni) yargısıdır.

b) Güzellik – İyi İlişkisi: İyi kavramı ahlaki bir değer taşır. İyi düşüncesi amaca bağlıdır. Güzellikte amaca yer yoktur. Bir eserin iyilik ve yararından önce güzelliğini fark ederiz. Yani ikisi farklı şeylerdir. Bir insan tabloya güzeldir der fakat iyidir diyemez. Kant’a göre ikisi ayrı şeylerdir. Güzellik, duygusal olanla ilgili durum iken, iyilik akılla kavranan bir kavramdır. Güzelde, hiçbir yasaya bağlılık yoktur. Oysa iyilikte ahlaki bakımdan yasaya bağlılık vardır. Platon’a göre, iyi ideaların ideasıdır. Bundan dolayı zorunlu olarak güzellik, iyilik ideasından pay alır. Dolayısıyla iyilik ve güzellik özdeş ve aynı şeylerdir.

c) Güzellik – Hoş İlişkisi: Kant’a göre güzellik ve hoş kavramları farklı şeylerdir. Güzel olan şey hoşa gidebilir. Fakat güzel, hoş olandan ibaret değildir. Ayrıca her hoşa giden şeye, güzeldir diyemeyiz. Örneğin; açlık, susuzluk, dinlenme gibi bedensel ihtiyaçların giderilmesi hoştur, ama bunlara güzeldir diyemeyiz. Kant’a göre hoş olanın nesnel bir ölçütü yoktur, yani kişiden kişiye değişebilir. Fakat güzel olan, kişisel değerlendirmelerden bağımsızdır, nesnel olarak yani güzel olduğu için güzeldir.

d) Güzellik – Faydalı İlişkisi: Antik yunan filozofları güzel ve faydayı aynı saymışlar. Onlara göre faydalı olan güzel, güzel olan iyi ve aynı zamanda faydalıdır. Oysa Kant, güzel ve iyiyi birbirinden ayırınca güzel ile faydalı arasındaki bağlar da kopmuştur. Yani güzellik ile fayda farklı şeylerdir. Güzel daima güzeldir, ama faydalı olan geçicidir, kişiden kişiye değişir. Mesela bir tabloya güzeldir deriz, fakat buna faydalıdır diyemeyiz. Aynı şekilde tıpta kullanılan bazı tedavi yöntemleri ve ilaçlar faydalıdır, ama bunlara güzeldir diyemeyiz.

e) Güzellik – Yüce İlişkisi: Aristoteles ve Kant ikisinin farklı şeyler olduğunu savunur. Aristoteles’e göre hayal gücümüzün sınırlarını zorlayan çok büyük dağlar, denizler yücedir. Güzel olanda düzen, oran, uyum gibi özellikler bulunurken, yüce olanda belirli ölçüleri aşan sınırsızlık ve sonsuzluk dile getirilir. Kant’a göre, güzelliğin sınırlı bir büyüklüğü vardır, oysa yücenin sınırsız büyüklüğü vardır (evren gibi). Güzel karşısında heyecanlanırız. Yüce karşısında hayranlık ve saygı duyarız.

E. GÜZELLİĞİN NİTELİKLERİ

Güzelliğin objektif ve subjektif nitelikleri vardır. Subjektif nitelikler; kişiden kişiye, toplumlara ve yüzyıllara göre değişir. Objektif nitelikler içsel ve dışsal olarak ikiye ayrılır.

1. Güzelliğin İçsel Nitelikleri:

  •  Bir eserin güzel olması, onun temsil ettiği ideyi yansıttığı oranda artar. Güzel bir şey, idesine, özüne, kavramına uygun olan şeydir.
  •  Güzel eser, temsil ettiği şeyin tipine bir bütün olarak uygun olmalıdır.
  •  Bir şeyin güzel olabilmesi için canlı ve anlatım gücü yüksek olmalıdır.

2. Güzelliğin Dışsal (Biçimsel) Nitelikleri:

  •  Orantı ve simetri: Güzel, unsurların orantılı olarak birleşmesidir. Orantısız şey güzel olamaz. Güzel olan bir bütünün parçaları arasında ölçüye dayalı bir düzen olması da simetridir.
  •  Uyum (harmoni): Bütün güzellikler için, parçaların uyumlu birleşmesi önemlidir. Zaten uyum olmaz ise güzellik de kalmaz, bütün de.

F. SANAT ESERİ VE ÖZELLİKLERİ

Sanat eseri suje ile obje arasındaki estetik ilişkiden doğar. Sanat eseri, bir tasarım (yaratıcı hayal gücü) sonucu ortaya çıkar. Bir tiyatro oyunu, bir heykel, bir tablo, bir müzik parçası vb. birer sanat eseridir. Sanat eserlerini meydana getiren kişilere sanatçı denir.

Sanat eserini meydana getiren, üç unsur vardır: Sanatçı, sanat eseri ve sanat eserini anlayıp takdir eden kişiler (alımlayıcı, suje).

Sanat Eseri’nin Özellikleri

  1. Sanat eseri kişiseldir. Yani o eseri ortaya koyan kişiden izler taşır.
  2. Sanat eseri yaratıcılık gerektirir.
  3. Sanat eseri estetik kaygıyla üretilir yani yarar amacı güdülmez (Estetik kaygılılık).
  4. Sanat eseri özgündür; yani eşsiz ve tektir. Yani bir daha eşi benzeri olmayandır (Orjinallik).
  5. Sanat eseri kalıcıdır. Sanat eserinin bizde uyandırdığı haz hayatımıza etki edebilecek kadar kalıcıdır.
  6. Sanat eseri evrenseldir. Ortaya konan ürün tüm insanlığın ortak malıdır.

G. ORTAK ESTETİK YARGILAR

1. Ortak Estetik Yargıların Varlığını Reddedenler (Öznelci Görüş): Sanat eseri, değerini, insanda uyandırdığı duygulardan, yaşantılardan alır. Yoksa bu kendi başına taşıdığı bir nitelik değildir. Nesne, kendi başına güzel olamaz. Her insanın yaşantıları farklıdır. Dolayısıyla ortak estetik yargılar olamaz. Temsilcisi B. Croce (1866-1952)’dir.
Croce: Ona göre her sanatçı kendi duyumlarını ve izlenimlerini alır, bunları ruhunda bir senteze tabi tutarak onları kendine özgü bir şekilde eserinde ifade eder. Her ifade sanatçının kendi ruhunda yaşadığı özgün estetik yaşantılardır. Her insanın yaşantıları da farklıdır. Bu yaşantılar bir defaya mahsustur. Bir daha asla yaşanamaz. Bu nedenle, estetik yargılar özneldir ve ortak estetik yargılar oluşturamayız.

2. Ortak Estetik Yargıların Varlığını Kabul Edenler (Nesnelci Görüş): Sanat eseri güzellik değerini kendisinde taşır. Güzellik, insandan bağımsız olarak vardır. Bir nesne güzelse, insan olsa da olmasa da güzel olacaktır. Bu nedenle ortak estetik yargılar vardır. Temsilcileri Platon ve Kant’tır.

Platon: Güzel, bir idea olarak gerçekten vardır. İdealar, diğer özellikleri yanında kendinden güzeldir. Asıl güzellik, hiçbir zaman değişmeyen gerçeklik olan güzellik ideasıdır. Akıl sahibi her varlık için güzel ideası ortaktır. Çünkü o akılla kavranır.

Kant: Duygusal beğeniye dayanan bazı yargıların tamamen sınırlı ve kişisel yargılar olduğunu, ama gerçek estetik yargıların duygusal ve kişisel olmaktan çıkıp, düşünsel, zorunlu ve genel geçerli hale geldiğini söyler. O, beğeni yargılarının insanların ortak estetik duygusuna dayandığını ve insanlar arasında ortak estetik yargıların bulunduğunu savunur. Kant’a göre “Şu tablo güzeldir.” yargısını verdirten duygu her insanda ortaktır; bu duygu öznel değildir. Çünkü güzelin beğenisi çıkarsız ve özgün bir hazdır. Bu hazla her insan sanat eserine yöneldiğinde aynı güzelliği görecek ve ortak estetik yargılara ulaşacaktır.

  • Yazı Etiketleri :
  • estetik
  • sanat felsefesinin kavramları
  • güzelliğin kaynağı nedir
20. yüzyıl felsefesi, özellikleri, öne çıkan akımlar ve düşünürleri
Yazıyı Oku

20. yüzyıl felsefesi, özellikleri, öne çıkan akımlar ve düşünürleri

18. - 19. yüzyıl felsefesi (aydınlanma felsefesi), genel özellikleri ve düşünürleri
Yazıyı Oku

18. - 19. yüzyıl felsefesi (aydınlanma felsefesi), genel özellikleri ve düşünürleri

Rönesans felsefesi, rönesans felsefesinin görüşleri, öne çıkan düşünürleri
Yazıyı Oku

Rönesans felsefesi, rönesans felsefesinin görüşleri, öne çıkan düşünürleri

İslam felsefesi, genel özellikleri, felsefi görüşler ve düşünürleri
Yazıyı Oku

İslam felsefesi, genel özellikleri, felsefi görüşler ve düşünürleri

Hristiyan felsefesi, Hristiyan felsefesinin genel özellikleri ve düşünürleri
Yazıyı Oku

Hristiyan felsefesi, Hristiyan felsefesinin genel özellikleri ve düşünürleri

İlk çağ ile orta çağ felsefesinin temel farklılıkları, orta çağ felsefesi
Yazıyı Oku

İlk çağ ile orta çağ felsefesinin temel farklılıkları, orta çağ felsefesi

Menu