10 - 13. yüzyıllar arası Türk - İslam devletlerinde kültür ve medeniyet, devlet yönetimi, ordu teşkilatı, saray görevlileri, toprak yönetimi, ekonomik ve sosyal hayat, hukuk, din ve inanış, dil ve edebiyat, bilim ve sanat.

Türk - İslam devletlerinde kültür ve medeniyet ( 10 - 13. yüzyıllar arası )

İlk Türk-İslam Devletleri’ndeki kültür ve medeniyet İslam öncesi Türk devletlerinden farklılıklar göstermeye başlamıştır. İslamiyet’in dünyevi faaliyetleri kapsayan bir din olması, eski geleneklerin yaşatılmak istenmesi ile bir sentez ortaya çıkmıştır.

Arap-İslam devletlerinin kurumlarından etkilenmeler olmuştur. Ancak bozkır kültürü ile birleştirilmiştir.

DEVLET YÖNETİMİ

HAKİMİYET ANLAYIŞI

İslam öncesi Türk Devletleri’ndeki hakimiyet anlayışı Türk-İslam devletlerinde de devam etti. Tanrı yeryüzünü yönetme yetkisini (Kut) Türk hükümdarına vermiştir.

Kut’un hükümdarın erkek çocuklarına kan yoluyla geçtiğine inanılırdı. Kanunla belirlenmiş bir veraset hukuku yoktu.

HÜKÜMDAR

Devlet idaresinden doğrudan sorumluydu. Halkın her türlü ihtiyaçlarını gidermek, ülkeyi dış tehlikelerden korumaktan sorumluydu.

Ayrıca; Divanımezalim’e (Yüksek Mahkeme) başkanlık ederdi. Bu mahkeme devlete karşı işlenen suçları görüşür ve suçluları yargılardı.

HÜKÜMDARLIK ALAMETLERİ

Tuğ: Birkaç tane at kuyruğunun bir sırığın ucuna asılması yla olurdu. Tuğlar’ın adedi hükümdarın ve beylerin nüfuzuna göre değişirdi. Türk hükümdarları dokuz tuğ taşırdı.

Otağ: Hükümdarların seferlerde ve başkent dışına çıktıklarında oturdukları çadırdır.

Çetr: Büyük bir şemsiyeye benzeyen altın sırmalı kadife veya atlastan yapılmış güneşlik gibiydi. Hükümdarın başı üzerinde tutulurdu.

Hutbe: Hükümdarın bağımsızlığını ilan ettiğinde ya da yönetimi altındaki ülkelerin camilerinde cuma hutbelerinde adının geçmesidir.

Nevbet: Beş vakit namazdan önce sarayın kapısında çalınan çeşitli müzik aletleridir.

Sancak: Kenarları sırma işlemeli ve saçaklı bayraktır.

Taht: Hükümdarın oturduğu süslü koltuktur.

Saray: Sultanın ve ailesinin oturduğu, aynı zamanda devlet işlerinin görüşüldüğü yerdir.

Para Bastırmak: En önemli bağımsızlık alâmetlerindendir. Hükümdar kendi adına altın ya da gümüş sikke kestirirdi.

Tuğra Çekmek: Devletin resmi yazı ve yazışmalarına hükümdarın mührünün basılmasıdır.

Gazneliler ve Selçukluların hükümdarlığını Abbasi halifesinin tasdik etmesi gerekliydi.

MERKEZİ YÖNETİM

İlk Türk-İslam Devletlerinde merkez teşkilatında hükümdarın yardımcısı olarak vezirlik kurumu oluşturulmuştur. Ayrıca devlet ve memleket işlerini görecek büyük divan denilen bir kurul da oluşturulmuştur. Bu divanın başında sahibi divanı saltanat denilen büyük vezir bulunurdu. Bu divana bağlı çeşitli görevler yapan divanlarda vardı.

Divanıtuğra (inşa): Bu divanda devletin iç ve dış yazışmaları yapılırdı. Yapılan yazışmalara “tuğra” denilen
hükümdar mührü basılırdı.

Divanıistifa: Başında müstevfi bulunurdu. Devletin bütün mali işlerine bakardı.

Divanıişraf: Devletin idari ve mali işlerinin yolunda gidip gitmediğini teftiş ederdi. (Askeri ve hukuk hariç)

Divanıarz (Arız): Ordunun her türlü ihtiyaçlarının giderilmesi ve askerlerin maaşları ile ilgilenirdi.

SARAY GÖREVLİLERİ

Hacibler: Hükümdar ile divan üyeleri arasındaki görüşme ve buluşmaları ayarlardı.

Emiriçaşnigir: Hükümdar için hazırlanan yiyecekleri ilk kez tadan görevlidir.

Emiriçandar: Sarayı koruyan “Çandar” adı verilen askerlerin başıdır.

Emirisilah: Silah üretim ve deposunun koruyucusudur.

Emirialem: Devletin bayrağını taşımakla görevli kişi.

Atabeyler: Büyük Selçuklular, küçük erkek çocuklarını devlet idaresini öğrenmesi için çeşitli eyaletlere yönetici
olarak gönderirlerdi. fiehzadelere bilgi ve tecrübe öğreten kişiler de görevlendirilirlerdi. Bunlara atabey denirdi.

Melikler: Ayrıca Selçuklularda, hanedan üyesi valilere melik deniyordu. Melikler içişlerinde serbest dış işlerinde
merkeze bağlıydılar. Eyaletler ve vilayetlerin valileri hükümdar soyundan değilse “şıhne” adı verilirdi.

Gerek meliklerin yarı bağımsız hareket etmeleri, gerekse atabeylerin konumu devletin zayışadığında bağımsızlık mücadelesine girmelerine neden olmuştur. Bu durum devletin parçalanmasında etkili olmuştur.

ORDU TEŞKİLÂTI

İlk Türk - İslam Devletleri’nde orduyu büyük ölçüde Türkler oluşturuyordu. Güçlü bir ordu devletin temeli olarak kabul ediliyordu.

Tolunoğulları, İhşidlerde ordu teşkilatı Türklerin üzerine inşa edilmiştir.

Karahanlılarda ordu tamamen Türklerden oluşuyordu. fiehir dışında ordugahlar kurmuşlardı.

Gazne ordusu ise savaşlarda esir edilen ve çoğu Türkler’den oluşan “Gulam” adı verilen bir ordu oluşturmuştu. Bunların içinde sultanın özel sarayını muhafaza eden “Gulâmânısaray” bulunuyordu. Büyük Selçuklularda ilk dönem konar göçer oğuz boylarından ordu oluşturulmuştu. Sultan Melikşah döneminde en düzenli ve güçlü ordu oluşturulmuştu. Bu ordu onlu
sisteme göre oluşturulmuştu. Büyük bir bölümü maaşlı ve topraklı idi. Maaşlı askerlere “Hassa Ordusu” denirdi.

Selçuklular fethedilen arazileri ikta adı verilen büyüklü küçüklü parçalara ayırmışlardır. Bu topraklardan alınan vergiler devlete hizmetlerine karşılık komutan ve askerlere bırakılırdı. Bunlar aldıkları toprak geleri karşılığında atlı asker beslemek ve savaşa katılmak zorunda idiler. Bu askerlere sipahi adı verilirdi. Düzenli askeri birliklerden başka Türkmen atlı birlikleri de vardı. Konar göçer Türkmenler savaş zamanında orduya katılırlardı.

TOPRAK YÖNETİMİ

Türk-İslam devletlerinde ülke toprakları mülk ve devlet toprağı diye ikiye ayrılmıştır.

Mülk: Ev, bahçe, ağıl gibi taşınmaz mallardır.

Devlet toprağı: Tarım alanları, ormanlar, yaylak ve otlaklardır. Devlete ait olan topraklar has, ikta, haraci ve vakıf olmak
üzere dörde ayrılırdı.

Has: Gelirleri hükümdara ayrılan topraklardır.

İkta: Görevi karşılığında, melik, emir, vali, komutan ve hassa ordusu askerlerine verilen topraklardır.

Haraci: Müslüman olmayanlara ekip biçmeleri için verilen topraklardır. Vergi gelirleri hazineye kalırdı.

Vakıf: Sosyal amaçlı kurulan kurumların giderlerini karşılamak için ayrılan topraklardır.

İkta Sisteminin Yararları

★ İkta sahiplerinin devletten maaş almalarını önlemiştir. Hazine üzerinden maaş yükünü kaldırmıştır.
★ Üretimde sürekliliği sağlamıştır.
★ İkta sahiplerinin bulundukları bölgelerin güvenliklerini sağlamaları nedeniyle merkezi otorite güçlenmiştir.
★ Devlet hazinesinden para harcamadan büyük sipahi birlikleri oluşturulmuştur.
★ Konar-göçer Türk kitleleri yerleşik hayata geçirilerek yerleşik halka zarar vermeleri önlenmiştir.

İkta sahipleri kendisine verilen toprağı üç yıl üst üste boş bırakamazdı. Aksi halde elinden alınırdı.İkta sahipleri devletin belirlediği vergiden fazlasını alamazdı. Halka zulmedemezdi.Atlı asker beslemek zorunda idi. İkta sahibi görevden alınırsa iktaları da elinden alınırdı.

EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT

Türk-İslam Devletleri'nde toprağın dışında ekonomik hayat hayvancılık ve ticarete dayalıdır. Halkın büyük bir bölümü konar göçer idi. Hayvanlara otlaklar bulmak için yaylak ve kışlak adı verilen yerlere göçerlerdi.

Türkler Ön Asya'ya gelmeye başladıklarında yerleşik hayata geçerek, şehir ve köylerde yaşamaya başlamışlardır.

Yerleşik hayata geçtikten sonra el sanatları, esnaşık ve ticaretle uğraşmaya başlamışlardır. Gaznelilerin Hindistan'ın kuzeyini ele geçirmeleri ile ticari faaliyetleri hız kazandı.

Büyük Selçuklu Devleti'nin topraklarından geçen ipek ve baharat yolları ticari hayatı geliştirdi. Bu yollar boyunca hanlar ve kervansaraylar yapıldı.

Abbasilerin kurduğu fütüvvet teşkilatı, Türklerde "Âhilik" adını aldı. Aynı işi yapan esnaşarı bir araya getiren ahilik bir meslek örgütü oldu.

Türkler'in İslamiyet'e girmesi ile sosyal ve kültürel yaşamları nda büyük değişiklikler oldu.

Sınırların genişlemesi ile birçok etnik unsur ile iletişim sağlandı ve onlarla kültürel alış veriş başladı. Türkler de sınıfsız bir toplum yapısı vardı. İslam dininin getirdiği kardeşlik anlayışı bunu iyice pekiştirdi. İslamiyet'in etkisi ile sosyal hayatta yardımlaşmaya büyük önem verildi. Bu amaçla büyük vakıf eserleri inşa edildi.

Halk sınışara ayrılmadığı için herkes kanunlar ve töreler önünde eşit haklara sahiptir. Bilgi ve liyakatına göre devlet görevlerinde yükselebilirlerdi.

Sosyal amaçlı kurulan birçok kurumdan din, dil, mezhep ve ırk ayrımı yapmadan herkes yararlanmıştır. Örneğin, Tolunoğlu Ahmet'in yaptırdığı hastane ve eczaneden herkesin ücretsiz yararlanması gibi.

TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ'NİN BAŞLICA GELİR KAYNAKLARI

Öşşür: Müslümanlardan alınan onda bir ürün vergisi

Haraç: Gayrimüslimlerden alınan arazi ve ürün vergisi

Cizye: Askerlik çağı gelmiş ve sağlam gayri müslim erkek çocuklarından alınan vergi

Ganimet: Savaş gelirlerinin beşte biri

Orman ve tuzla gelirleri

Ticaret yollarından alınan gümrük gelirleri

Tüccarlardan alınan vergiler

Bağlı devletlerin gönderdiği vergi ve hediyeler

HUKUK

Hukuk sistemi fier'i ve Örf'i olmak üzere ikiye ayrılmıştır. fier'i davalara kadılar bakardı. Dinle ilgili bütün işlerde
yetkili idi. Ayrıca vakışar, miras ve hayrat ile ilgili işlere de bakardı. Kadıların başına Kâdılkudâd (Baş Kadı) denirdi. Kadıların verdiği kararlara Sultanın başkanlık ettiği Divanı Mezalim de itiraz edebilirdi.

Örfi hukukla ilgili davalara emîri dad'a (adalet bakanı) bağlı mahkemeler bakardı.

Eyaletlerde ise örfi davalara emiri dad'a bağlı naib'ler ve İnzibatlar bakardı.

Ordudaki davalara ise kadı askerler bakardı.

Siyasal otorite kadılara baskı uygulayamazdı. Yargı bağımsızdı. Kadıların verdiği kararı haksız bulanlar şikayetçi olursa başka kadılardan oluşan bir kurul davayı yeniden görüşürdü.

DİN VE İNANIŞ

Türkler'in İslamiyet'le ilk karşılaşmaları Emeviler döneminde oldu. (705-715) Kuteybe bin Müslim'in Türk sınırlarına dayanması ile ilk Arap-Türk karşılaşması başlamıştı. 751 de Arap-Çin savaşı olan Talas Savaşın'da Türkler Müslüman Araplara yardım ettiler.

Bu savaştan sonra Türkler toplu halde İslamiyet'e girmeye başladılar.

Karahanlıların devletin resmi dinini İslam olarak seçmesi ile İslamiyet Türkler arasında hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştır.

İslam'ın "Cihat" anlayışı ile Türklerin Cihan Hakimiyeti anlayışının örtüşmesi Türklerin İslam'ı yaymayı görev
edinmelerini kolaylaştırdı.

Karahanlılar, Balasagun, Buhara, Semerkant ve Kaşgar'da İslamiyet'i yaydılar.

Gazneliler, Afganistan ve Hindistan'ın İndus-Pencap Bölgesi'nde İslamiyet'i yaydı.

Selçukluların Anadolu'yu fethetmesi ile birlikte İslamiyet Balkan sınırlarına dayandı.

Türkler yeni dinlerinin coşkusu ile bu dine ait birçok sanat eseri inşa ettiler. Medreseler, kütüphaneler, cami
ve mescitler, tekke ve zaviyeler yaptılar.

Türk-İslam dünyasının tasavvufta ileri gitmesi ve İslamiyet'in yerli halklar tarafından kabul edilmesini sağlayan, Kadirilik, Kübrevilik, Ekberilik ve Yesevilik tarikatlarını Türkler kurdulur.

Türkler fethettikleri bölge ve topraklardaki yerli halka hoşgörülü davranması ile onların İslamiyet'i benimsemesini sağladılar.

DİL VE EDEBİYAT

★ Türklerin İslam dinine girmesi Türk kültür medeniyetinin İslam etkisiyle köklü değişikliklere girmesine neden olmuştur.

★ İslami dönem kültürü, tarihi, edebiyatı ve sanatı şeklinde gelişmeler başlamıştır.

★ Karahanlılarda devletin resmi dili ve halkın konuşma dili Türkçenin Hakaniye Lehçesi idi. Uygur alfabesi yazışmalarda kullanılıyordu.

★ Tolunoğulları ve İhşidlerin halkı Türk değildi. Bu nedenle hükümdar, ordu ve yöneticiler Türkçe kullanmasına karşın halk Arapça konuşuyordu. Resmi dil de Arapça idi.

★ Gaznelilerde saray ve ordu Türkçe konuşurken, yazışmalar Arapça yapılıyordu. Edebiyat dili ise Farsça idi.

★ Harzemşahlar da saray ve ordu Türkçe konuşurken, resmi yazışmalarda Farsça'yı, bilim dilinde ise Arapça'yı kullanıyorlardı.

★ Memlukler resmî dil olarak Türkçeyi kullandı.

Memlüklülerin resmi dil Türkçeyi kullanması Suriye ve Mısır'da Türkçenin kısmen de olsa yayılması ve gelişmesini sağladı.

★ Büyük Selçuklularda bilim ve resmi yazışma dili Arapça, edebiyatta ise Farsçadır. Bu durum Türkçenin gelişmesini engellemiştir.

★ Türklerde edebiyat sözlü ve yazılı diye ikiye ayrılmıştır.

Karahanlılardan günümüze kadar gelen en önemli sözlü edebiyat türü Satuk Buğra Han Destanı'dır.

ÖNEMLİ YAZILI EDEBİYAT ÖRNEKLERİ

Kutadgu Bilig
Uygur alfabesiyle Yusuf Has Hacib tarafından yazılmıştır. İdeal devlet yönetiminden bahseder. İslami Türk edebiyatının ilk yazılı örneğidir. (Karahanlılar dönemi)

Divanı Lûgati't Türk
Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan ansiklopedik sözlük özelliği taşır. Türkçe'nin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek için yazılmıştır. Türkçeyi, Araplara öğretmeyi amaçlamıştır. (Karahanlılar dönemi)

Divanı Hikmet
Hoca Ahmet Yesevi tarafından dini ve ahlaki öğütler içeren şiirsel anlatımla yazılmıştır. Türkçenin tarikat dili olarak kabul edilmesi ve yayılmasını sağlamıştır.

Atabetü'l Hakâyık
Edip Ahmet Yükneki tarafından Uygur alfabesi ile yazılmıştır. Ahlaki değerleri anlatan eğitici ve öğretici bir eserdir.

Siyasetname
Selçuklu veziri Nizamülmülk tarafından yazılmıştır. Melikşah'a sunulan bu eserde devlet yönetimi ile ilgili öğütler vardır.

Şehname
Firdevsi'nin İran-Turan savaşlarını anlatan ünlü eseridir. Gazneli Mahmut'a sunulmuştur.

BİLİM VE SANAT

BİLİM

★ Türk-İslam tarihinde bilim ve sanat adamlarına büyük değer verilmiştir. İslam tarihinin rönesans dönemi yaşanmıştır.

★ Bu dönem ünlü medreselerin açıldığı dönemdir. Dünyanın ilk üniversitesi kabul edilen Bağdat'taki Nizamiye Medresesi açılmıştır.

★ Kahire, Buhara, Semerkant, Balasagun, Kaşgar, Gazne, Nişabur, Rey, İsfehan ve Herat gibi şehirler ilim merkezleri olmuştur.

★ Bu dönemde ünü ülke dışına taşan büyük bilim adamları yetişmiştir.

Farabi (870-950)

Mantık, felsefe, siyaset bilimi, matematik, fizik ve astronomi bilimlerinde çağının en iyisidir. Aristo'nun eserlerini tercüme edip yeni anlayış ve yorumlar getirmiştir. Bu nedenle Muallimi Sani (ikinci öğretmen) denmiştir.

Eserlerinden bir çoğu Latince'ye tercüme edilmiştir. Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur. Batılılar O'nu Alfarabius olarak adlandırmışlardır.

Önemli eserleri; El Medinetül Fazıla (Erdemli Toplum), Füsusül Hikem (Hikmetlerin Özleri), El Manîaal Akıl'dır (Aklın Anlamları).

İbn-i Sina (980-1037)

Büyük dahi İbni Sina birçok alanda eser vermiştir. Felsefe, tıp, mantık, biyoloji, ahlaki ve dini konuların ele alındığı El Kanun Fit Tıbb (Tıb Kanunu) adlı eseri Latince'ye çevrilerek uzun süre Avrupa üniversitelerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.

Beyruni (Birûni) (973-1051)

Yıldızların hareketlerini, uzaklığını ve açılarını ölçen aletler geliştirdi. Birçok maddenin özgül ağırlığını hesapladı.
Ekvatorun uzunluğunu çok az bir yanılmayla hesapladı. Matematik, astronomi, geometri ve coğrafya alanında eserler verdi.

Ömer Hayyam

Önemli bir bilim adamı ve şairdir. Celali takvimini düzenledi. Astronomi alanında çalışmalar yaptı. Türk üçgeni denilen Hayyam üçgenini buldu. Devrin ünlü şairlerindendir. İran geceleri ve saray gecelerine dair birçok rubai yazmıştır.

SANAT

İlk Türk-İslam eserleri bu dönemde ortaya çıkmıştır. Orta Asya çadır yapı tarzı ve İslam mimarisinin etkisiyle özgün eserler ortaya konmuştur.

Kahire'de Tolunoğlu Ahmet Cami, Karahanlılar döneminden kalma, Talas'taki Ayşe Bibi Türbesi, Gaznelilerden kalma Gazne şehrindeki Mahmut Bendi su kemeri, en ünlülerindendir.

Büyük Selçuklulardan ise Diyarbakır Ulu Cami, İsfehanda Mescidi Cuma, Kazvin'de Mescidi Camiî, Nişabur, Tus ve Bağdat'taki medreseler en önemli mimari eserlerdir.

Kümbet mimarisi ile Merv'deki Sultan Sencer Rey'deki Tuğrul Bey, Tus'taki İman Gazali, Yesi'deki Ahmet Yesevi en önemli eserlerdir.

  • Yazı Etiketleri :
  • kültür ve medeniyet
  • 10 - 13. yy Türk - İslam devletlerinde kültür ve medeniyet
  • ekonomik ve sosyal hayat
Sevr Barış Antlaşması ve içeriği ( maddeleri ), Hukuki geçersizliğinin nedenleri
Yazıyı Oku

Sevr Barış Antlaşması ve içeriği ( maddeleri ), Hukuki geçersizliğinin nedenleri

II. Dünya savaşı, II. Dünya savaşının nedenleri ve sonuçları, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki Politikası
Yazıyı Oku

II. Dünya savaşı, II. Dünya savaşının nedenleri ve sonuçları, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki Politikası

Atatürk dönemi Türk dış politikası
Yazıyı Oku

Atatürk dönemi Türk dış politikası

Sağlık, sanat ve güzel sanatlar alanında yapılan inkılaplar
Yazıyı Oku

Sağlık, sanat ve güzel sanatlar alanında yapılan inkılaplar

Milli güç ve unsurları
Yazıyı Oku

Milli güç ve unsurları

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçülük ve önemi
Yazıyı Oku

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçülük ve önemi

Menu