İslam'ın Türkler arasında yayılmasında Allah sevgisini, Hz. Muhammed'e bağlılığı, hoşgörü ve iyilik yapmayı ön plana çıkaran dervişlerin büyük etkisi olmuştur. Ayrıca Kur'an ve sünnete uygun yaşayan örnek Müslümanların; inanç, ibadet ve güzel ahlakı anlatan alimlerin ve tüccarların da katkıları vardır.

Türkler arasında islam'ın yayılmasında etkili olan bazı şahsiyetler

Ebu Hanife

Ebu Hanife'nin asıl adı Numan'dır. İmam-ı Âzam diye tanınır. İslam dünyasının önemli fıkıh bilginlerinden biridir. Ebu Hanife Kûfe'de 699 yılında doğmuş ve 767 yılında Bağdat'ta vefat etmiştir. Hanefilik mezhebi onun görüşleri çerçevesinde oluşmuştur.

Ebu Hanife, ticaretle uğraşırken bir taraftan da ilmî çalışmalarına devam etmiştir. Bilgi birikimini, öğrencileriyle ve çevresiyle paylaşmıştır. Yaşadığı dönemdeki devlet adamlarının yanlış uygulamalarını eleştirmiştir.

Hanefilik, Kur'an'ı ve Hz. Peygamberin sünnetini aklın ilkeleri doğrultusunda yorumlayan bir mezheptir.

Ebu Hanife, Kur'an ve sünneti yorumlarken aklın ilkelerini göz önünde bulundurmuştur. Onun görüşleri özellikle Türkler arasında daha fazla kabul görmüştür. İmam-ı Âzam'ın görüşleri, öğrencileri tarafından “Fıkhu'l Ekber” adlı kitapta toplanmıştır. Onun görüşleri doğrultusunda yazılan eserler Selçuklu ve Osmanlı medreselerinde okutulmuştur. Türklerin İslam'ı anlama ve yorumlamalarında Ebu Hanife'nin İslam'a bakış açısı etkin bir rol oynamıştır. “Allah, Peygamberini Müslümanlar arasında sevgiyi çoğaltmak ve ayrılığı gidermek için bir rahmet olarak göndermiştir.”1 diyen Ebu Hanife, dinin birleştirici yönüne dikkat çekmiştir.

Bugün Arap dünyasının bir kısmı, Türk dünyası, Hindistan, Pakistan, Çin ve Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşayan Müslümanların çoğunluğu Hanefi ekolüne bağlıdır.

Maturidi

Maturidi, Özbekistan'ın Semerkant şehrinde 852 yılında doğmuş ve 944 yılında aynı yerde vefat etmiştir. Maturidi'nin yetiştiği Semerkant, Ebu Hanife'nin görüşlerinin hâkim olduğu bir ilim merkeziydi. Maturidi, eğitimini burada tamamlamış ve eğitim gördüğü medresede hocalık yapmıştır. O, Ebu Hanife'nin düşüncelerine bağlı kalmıştır. İslami inanç esasları ve Kur'an'ın yorumu ile ilgili birçok eser yazmıştır. Maturidi'nin “Kitabu't-Tevhit” ve “Te'vilati'l-Kur'an” adlı eserleri günümüze kadar gelmiştir.

Maturidi'nin Kur'an ve hadislerin ışığında akılla ortaya koyduğu görüşlerinden Maturidilik ekolü ortaya çıkmıştır. Bu anlayış, Türk dünyasının büyük bir kesimi üzerinde etkili olmuştur. Maturidi'nin akıl ve hoşgörü temellerine dayalı dini anlama ve yorumlama biçimi, Türklerin din anlayışını ve düşünce biçimini şekillendirmiştir.

Maturidilik ekolü, ilk önceleri Horasan ve Maveraünnehir'de sonraları da Afganistan, Pakistan, Hindistan, Türkistan, Malezya, Endonezya, Kafkasya, Rusya, Türkiye, Orta Doğu ve Balkan ülkelerinde yaşayan Müslümanların büyük bir kısmı tarafından benimsenmiştir.

Maturidi'nin dini anlama metodu, birçok bilgini etkilemiştir. Onun yolunu akip eden bazı bilginler zamanla bu çizginin bir ekole dönüşmesini sağlamıştır.

Türkler, İslam'ı kabul etmekle yetinmemiş, İslam'ın yayılmasına da önemli katkılarda bulunmuşlardır. Özellikle Hanefi-Maturidi din anlayışı, Türk boylarını bir araya getirmiş, Selçuklu ve Osmanlı gibi büyük devletlerin kurulmasında etkin rol oynamıştır.

Ali er-Rıza

Hz. Peygamberin soyundan ve on iki imamdan biri olan Ali er-Rıza 770 yılında Medine'de doğdu. Babası Musa Kâzım, hayatını Peygamberimizin mescidinde öğretimle geçirmiş büyük bir din âlimidir. Ali er-Rıza hadis, fıkıh ve tıp alanında tanınmıştır. Hadis ilmiyle ilgili dersleri ise babasından almıştır. Onun döneminde yaşayanlar çeşitli konularda Ali er-Rıza'nın bilgisine başvurmuşlardır.

Başta Ali er-Rıza olmak üzere Türkistan'a ehl-i beytten gelen bazı kişiler İslam'ın Türkler tarafından benimsenmesinde etkili olmuştur. Ali er-Rıza hayatının bir kısmını Horasan'da geçirmiştir. Ali er-Rıza Kur'an'ı, Hz. Peygamberin sünnetini, İslam'ın temel prensiplerini sade bir dille Türklere anlatmıştır.

Ali er-Rıza, 818 yılında 55 yaşında Ho rasan'ın Tus şehrinde şehit edilmiş ve oraya defnedilmiştir. Vefat ettiği yer olan Tus yöresine Ali er-Rıza'nın hatırasını yaşatmak için "Meşhed" (şehit edilen yer) adı verilmiştir.

Ali er-Rıza iyi huylu, alçak gönüllü ve son derece cömert biriydi. İlim ve ibadetle meşgul olurdu. Ali er-Rıza akait, fıkıh, tefsir, hadis, ahlak ve tıpla ilgili birçok eser vermiştir. Bunların en önemlileri Müsned ve Sahifetü'r-Rıza adlı hadis eserleridir.

Ahmet Yesevi

Hoca Ahmet Yesevi, Türk dünyasının manevi hayatında önemli bir yere sahiptir. "Pir-i Türkistan" namı ile anılan Hoca Ahmet Yesevi, Türk tasavvuf geleneğinin öncüsüdür. Bugünkü Kazakistan'ın Çimkent şehri yakınlarında yer alan Sayram kasabasında 1093 yılında doğmuş ve Türkistan'ın Yesi şehrinde 1167 yılında vefat etmiştir.

Ahmet Yesevi, ilk eğitimini Yesi'de babasından aldı. Sonra o dönemin büyük din bilginlerinden Kur'an, hadis ve tasavvuf ilmi öğrendi. Merv, Semerkant ve Herat gibi bölgeleri dolaşarak Türkleri aydınlattı. 1140 yılından sonra Yesi şehrine yerleşerek İslam'ı anlatmaya ve insanları aydınlatmaya devam etti.

Yesevi'nin yazdığı şiirler ve söylediği özlü sözler, Orta Asya Türkleri arasında yayılmıştır. Onun "Divan-ı Hikmet"i bugünkü Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan'da yaşayan Türklerin Müslümanlık anlayışının oluşmasına katkı sağlamıştır.

Ahmet Yesevi, yeni Müslüman olan Türklere İslam'ı tasavvuf yoluyla ve yalın bir dille anlatmıştır. Böylece Türkler arasında hoşgörünün ve ahlaki prensiplerin yaygınlaşmasını sağlamıştır. Ayrıca o, birçok öğrenci yetiştirmiştir. Öğrenciler, Anadolu ve Balkanlar gibi coğrafyalara dağılmış, bu sayede Türklerin oraları yurt edinmeleri kolay olmuştur. Bu durum İslam'ın farklı bölgelerde yayılmasına katkı sağlamıştır.1 Yesevi'nin muhtelif bölgelere gidip yerleşen talebeleri, tutum ve davranışlarıyla çevrelerine örnek olmuşlardır. Hoşgörüye dayalı yaşam biçimleriyle Müslüman olmayanların da sempatisini kazanmışlar ve birçok insanın İslam'ı seçmesine vesile olmuşlardır.

Şüphesiz bilin, bu dünya bütün halktan geçer ha;
İnanma malına, bir gün elden gider ha.
Ata, ana, kardeşler nereye gitti, fikir eyle
Dört ayaklı tahta at bir gün sana yeter ha.
Dünya için gam yeme, Hakk'tan başkasını deme,
Kişi malını yeme, sırat üzerinde tutar ha.
Çoluk-çocuk, kardeş hiç kimse olmuyor yoldaş,
Yiğit ol garip baş, ömrün yel gibi geçer ha.
Kul Hoca Ahmet ibadet eyle, ömrün bilmem kaç yıl,
Aslını bilsen su ve toprak, yine toprağa gider ha.
Hoca Ahmet Yesevi,Divan-ı Hikmet, s. 183.

Ahi Evran

Ahi Evran, 1171 yılında Azerbaycan'ın Hoy şehrinde doğmuş ve 1262 yılında Kırşehir'de vefat etmiştir. Anadolu'da Ahiliğin kurucusu olarak kabul edilen Ahi Evran, ilk eğitimini Hoy'da almıştır. Sonra, ilim merkezlerini dolaşarak eğitimini tamamlamıştır. Ahmet Yesevi'nin talebelerinin sohbetlerine katılmıştır. Böylece çok yönlü bir ilim ve fikir adamı olarak yetişmiştir.

Ahi Evran; Denizli, Konya ve Kayseri gibi şehirleri gezerek Ahilik teşkilatının kurulması ve yayılmasında önemli rol oynamıştır. Hacı Bektaş Veli ile yakın dostlukları bulunan Ahi Evran, Kırşehir'e yerleşerek vefat edinceye kadar burada yaşamıştır.

Ahi Evran, Osmanlı Devleti Döneminde esnaf grubu arasında saygın bir yer edinmiştir. Esnafın piri olarak şöhret bulmuş ve ünü, bütün Anadolu, Rumeli, Bosna ve Kırım'a kadar yayılmıştır. Ahi Evran, Moğol istilasından kaçarak Anadolu'ya gelen sanatkâr ve tüccarların dayanışmasını sağlamıştır. Onlar arasında sağlam bir birlik oluşturarak kaliteli mal üretmelerine öncülük etmiştir.

Ahi Evran'ın Kırşehir'de kurduğu Ahilik teşkilatı, tüm meslek sahiplerinin bağlı olduğu manevi bir merkez hâline gelmiştir. Burası, 20. yüzyılın başlarına kadar etkisini sürdürmüştür. Ahilik mensupları; toplanıp sohbet edebilecekleri ve misafirleri ağırlayabilecekleri dergâhlar kurmuşlardır. Bu kurumlar halka önemli hizmetler sunmuştur.

Ahilik teşkilatı, toplumun büyük bir kesimini mesleğe yönlendirmiş ve herkesin belli bir meslek edinmesini sağlamıştır. Örneğin demircilik, marangozluk ve deri işlemeciliği gibi meslekleri geliştirmiştir. Bu teşkilat, ilim ve bilgiyi insanların hizmetine sunmuştur. Bunun yanında yetimlerin ve yoksulların ekonomik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. Sonuç olarak Ahi Evran, Anadolu insanına eğitim, ahlak, birlik, beraberlik ve meslek edinme alanlarında önemli katkılar sağlamıştır.

Ahilikte önem verilen ahlaki ilkelerden bazıları şunlardır:
İyi huylu ve güzel ahlaklı olmak
İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak
Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak
Güler yüzlü olmak
Nefsine hakim olmak
Tanrı buyruklarına uymak
İyi kalpli, iyiliksever ve cömert olmak
Misafirperver olmak
Kötü söz ve hareketlerden sakınmak
iftira ve dedikodudan sakınmak

Hacı Bektaş Veli

Kültür tarihimizin büyük düşünürlerinden biri de Hacı Bektaş Veli'dir. Hacı Bektaş Veli, Horasan'ın Nişabur şehrinde 1209 yılında dünyaya gelmiş ve 1270 yılında Nevşehir'de vefat etmiştir.

Hacı Bektaş Veli, Ahmet Yesevi'nin öğrencilerinden biridir. Onun tasavvuf yoluyla Anadolu'nun Müslümanlaşmasında büyük hizmetleri olmuştur. O, Horasan'dan Anadolu'ya gelerek insanlara hoşgörülü ve güzel ahlaklı olmayı öğütlemiştir. Sevgi ve kardeşlik duygularıyla birlik beraberlik içinde yaşamayı tavsiye etmiştir.

Hacı Bektaş Veli'nin Anadolu'da insan sevgisi, kardeşlik ve iman gibi değerlerin yerleşmesinde büyük etkisi olmuştur. Hacı Bektaş Veli, çevresindekileri iyi, doğru ve güzele çağırmıştır. Bu büyük insanın her devirde birçok seveni olmuştur.

Hacı Bektaş Veli, Anadolu'ya gelmeden önce Mekke'ye giderek hac görevini yerine getirmiştir. Dönerken de Necef ve Kerbela'yı ziyaret ederek Anadolu'daki büyük bilginlerle görüşmüştür. O, yetiştirdiği öğrencileri farklı coğrafyalara göndererek İslam'ın yayılmasına katkı sağlamıştır.

Hacı Bektaş'ın düşünce sistemi hoşgörü ve insan sevgisini esas alır. Hacı Bektaş, "İncinsen de incitme." ve "Karşısındaki insanın iyi olmasını isteyen, önce kendisi iyi olmalıdır." demiştir. Bu düşünce yoluyla bencillik, büyüklenme, gurur, hırs ve hoşgörüsüzlüğü gidermeye çalışmıştır. Onun ahlaki düşüncesinin temelini "Eline, diline, beline sahip ol." sözü oluşturur. Hacı Bektaş Veli, "Gelin canlar bir olalım. Bir olalım, iri olalım, diri olalım." diyerek toplumda birlik, beraberlik ve düzenin sağlanmasını istemiştir. İnsanların birleştirici ve sevgi dolu olmalarını arzu etmiştir.

Ahilik teşkilatı içinde yer alan Hacı Bektaş Veli, Yeniçeri Ocağının piri kabul edilmiştir. Hacı Bektaş Veli, kırk yaşlarından sonra Nevşehir'in bugünkü Hacıbektaş ilçesine yerleşmiş ve orada vefat etmiştir.

Mevlânâ Celâleddin-i Rumi

Mevlânâ, 1207 yılında Türklerin eski kültür merkezlerinden biri olan ve bugün Afganistan sınırları içinde bulunan Belh şehrinde doğdu. Asıl adı Muhammed Celâleddin'dir. Babası Bahaeddin Veled, "Sultanü'l-Ulema" yani bilginlerin sultanı diye anılırdı.

Bahaeddin Veled, 1212–1213 yıllarında ailesi ile birlikte Belh'ten ayrıldı. Mevlânâ o zamanlar 5-6 yaşlarındaydı.
Bahaeddin Veled, Belh'ten ayrılırken hacca gitti, buradan döndükten sonra Şam'da bir müddet kaldı. Ardından Karaman'a gelip yerleşip orada yedi yıl kaldılar. Mevlânâ bu dönemde evlendi.

Mevlânâ'nın "Mesnevi" adlı eseri Türk-İslam kültürünün en önemli eserleri arasında yer alır.

Anadolu Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat, Mevlânâ ailesini Konya'ya davet etti. Bu davet üzerine 1228'de Konya'ya gelip yerleştiler. Konya'daki medreselerde dersler veren Bahaeddin Veled 1231 yılında vefat etti. Bu sırada 24 yaşlarında olan Mevlânâ, babasının vasiyeti ve dostlarının ısrarları ile babasının yerine ders vermeye başladı.

Mevlânâ 1244'te Konya'ya gelen Şems-i Tebrizi ile tanıştı. Tebrizi ile yaptığı sohbetler sırasında tasavvufi düşüncenin
tesirinde kaldı. Medresedeki görevini bıraktı. Uzun yıllar uzlete çekilen Mevlânâ meşhur eseri Mesnevi'yi bu dönemde yazdı.

Bu canım var oldukça ben Kur'an'ın tutsağıyım.
Muhammed Mustafa'nın yolundaki toprağım.
Benden başkaca bir söz nakledenler olursa,
Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım.
Mevlânâ

Tüm dünyada tanınan Mesnevi, Türk-İslam kültürünün en önemli eserleri arasında yer alır. Bu eserde tasavvuf düşüncesinin ana konuları anlatılır.

Sahip olduğu insan sevgisi, hoşgörü ve alçak gönüllülük gibi özelliklerinden dolayı Mevlânâ'nın çevresinde her kesimden insan toplanmıştır. Geniş hoşgörü ve derin bilgisinden dolayı herkes ona saygı duymuştur. O, şiirleri ve özlü sözleriyle etrafını aydınlatmıştır. Çağlar sonrasını etkileyen düşüncelerinin kaynağını, Kur'an ve sünnet oluşturmuştur. Onun düşünce sistemi, Anadolu, Arap dünyası ve Balkanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyaya yayılmıştır.Mevlânâ, 1273 yılında Konya'da vefat etmiştir.

Yunus Emre

Yunus Emre'nin nerede doğduğu ve nasıl bir eğitim aldığı kesin olarak bilinmemektedir. Ailesinin Sivrihisar yakınlarındaki Sarıköy'e yerleştiği ve Yunus'un 1240 yıllarında burada dünyaya geldiği ve 1320 yılında da vefat ettiği kabul edilmektedir. Anadolu'nun birçok yerinde Yunus Emre'ye ait olduğu ileri sürülen mezarlar vardır. Ancak Eskişehir Sarıköy'deki mezar, Yunus'un mezarı olarak kabul edilmiştir.

"Cümleler doğrudur sen doğru isen
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen."
Yunus Emre

Yunus Emre, düşünce ve eylem bakımından Ahmet Yesevi'nin Anadolu'daki devamıdır. Anadolu'da İslam kültürünün, güzel ahlakın ve Allah sevgisinin yayılmasına büyük katkısı olmuştur. Sade bir Türkçeyle Allah sevgisini anlatmış ve "Bu dünyaya kavga için değil, sevgi için geldik." düşüncesini işlemiştir. İnsanları Allah sevgisinde buluşturmaya çalışmıştır. Onun düşüncesinin özü insanı sevmek ve insanlar arasında din, mezhep, ırk, dil, renk ve sınıf ayrımı yapmaksızın Yaradan'dan ötürü yaratılanı hoş görmektir.

Ebu Hanife Kur an ve sünneti yorumlarken akıl ve mantığı ön planda tutmuştur. İslam dünyasının önemli bir fıkıh âlimidir.
Maturidi İnanç esaslarını Kur’an ve sünnet ışığında yorumlarken aklı ön planda tutmuştur.
Ali er-Rıza Medine’de doğmuştur. Hz. Peygamberin soyundandır. Türklerin arasında İslam’ın yayılmasına hizmet etmiştir.
Ahmet Yesevi Türk tasavvuf düşüncesinin öncülüğünü şiir ve özlü sözleriyle yapmıştır.
Ahi Evran Eğitim, ahlak ve meslek edinme alanlarında Türklerin teşkilatlanmasında katkıları olmuştur.
Hacı Bektaş Veli Toplumda birlik, beraberlik, hoşgörü ve sevgiyi tasavvufi düşünce yoluyla işlemiştir.
Mevlânâ Allah aşkı ve geniş hoşgörüyü tasavvufi düşünce yoluyla işlemiştir.
Yunus Emre Sade Türkçesiyle yazdığı şiirlerinde Allah ve insan sevgisini coşkulu bir şekilde işlemiştir.
  • Yazı Etiketleri :
  • Mevlana
  • Maturidi
  • Ebu Hanife
  • Ahi Evran
  • Yunus Emre
  • Ali er-Rıza
Sevr Barış Antlaşması ve içeriği ( maddeleri ), Hukuki geçersizliğinin nedenleri
Yazıyı Oku

Sevr Barış Antlaşması ve içeriği ( maddeleri ), Hukuki geçersizliğinin nedenleri

II. Dünya savaşı, II. Dünya savaşının nedenleri ve sonuçları, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki Politikası
Yazıyı Oku

II. Dünya savaşı, II. Dünya savaşının nedenleri ve sonuçları, Türkiye’nin II. Dünya Savaşı’ndaki Politikası

Atatürk dönemi Türk dış politikası
Yazıyı Oku

Atatürk dönemi Türk dış politikası

Sağlık, sanat ve güzel sanatlar alanında yapılan inkılaplar
Yazıyı Oku

Sağlık, sanat ve güzel sanatlar alanında yapılan inkılaplar

Milli güç ve unsurları
Yazıyı Oku

Milli güç ve unsurları

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçülük ve önemi
Yazıyı Oku

Atatürkçü düşünce sistemi, Atatürkçülük ve önemi

Menu