Sanat, edebiyat ya da düşünce eserinin içeriğini, bu içeriğin işleniş ve geliştiriliş biçimini anlatan, değerli ve değersiz yönlerini, belgelere ve örneklere bağlayarak belirten edebi türe tenkit denir.

Eleştiri ( tenkit ) nedir, eleştiri yazılarının özellikleri ve eleştiri türünün tarihsel gelişimi

ELEŞTİRİ (TENKİT)

Eleştirme - eleştirilme: Bu kelimeler günümüz Türkçesinde bir kişiyle ilgili kötü, olumsuz yönleri ortaya koyma anlamında kullanılmaktadır.

Hiciv: Yergi.

Yergi: Bir kimseyi, bir toplumu, bir düşünceyi, bir nesneyi, bir göreneği yermek için yazılmış yazı veya söylenmiş söz, hicviye, hiciv.

Taşlama: Beğenilmeyen kişileri, âdetleri, bir durumu kötülemek, alay etmek için söylenen halk şiiri.

Eleştiri: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi, tenkit.

Tenkit: Eleştiri.

Kritik: Eleştiri.

Edebî metin türü olan eleştiri (tenkit): Sanat, edebiyat ya da düşünce eserinin içeriğini, bu içeriğin işleniş ve geliştiriliş biçimini anlatan, değerli ve değersiz yönlerini, belgelere ve örneklere bağlayarak belirten edebî türe eleştiri (tenkit) denir.

ELEŞTİRİ (TENKİT) YAZILARININ ÖZELLİKLERİ

  • Eleştirinin yazılış amacı, bir edebiyat ve sanat eserini bütün yönleriyle inceleyip tanıtmak, açıklamak, değerlendirmek ve eserin anlaşılmasını, gerçek değerinin ortaya konmasını sağlamaktır.
  • Eleştirilecek eser, öncelikle tanıtılır, biçim ve içerik açısından özelliklerinin yanında edebiyat ve sanat tarihi bakımından yeri ve önemi açıklanır. Bu arada eserin yetersizlikleri de ortaya konulur.
  • Eleştirmenin eseri çok yönlü olarak değerlendirebilmesi için tarih, sosyoloji, psikoloji, felsefe gibi bilim dallarında temel bilgilere sahip olması gerekir.
  • Eleştiri yazıları ayrıntılı bir araştırma gerektirir. Eser ve yazarı eleştirirken eser ve yazar hakkında geniş araştırma yapılması ve bilgi birikimi oluşturulması gerekir.
  • Eleştirmenin bir sanat eserini eleştirirken eserin yazıldığı dönemin güzellik, gerçeklik, bütünlük, olgunluk ve sadelik gibi kriterlerini dikkate alması gerekir. Eleştirmen bu kriterleri dikkate almadan sadece kendi beğeni ve ölçütlerine göre eleştiri yapamaz. Aksi taktirde eleştirmen, eserle ilgili doğru ve çok yönlü bir değerlendirme yapmış olmaz.
  • Eleştirmenin sanat ve toplumun bir kılavuzu olduğunu unutmaması, bugün olduğu kadar dünün de edebiyat ve sanat anlayışlarını iyi bilmesi, geniş bilgi ve kültür sahibi olması gerekir.
  • Eleştirmen değerlendirmelerine kişisel düşüncelerini de katabilir ancak eleştirirken öznel yaklaşımlar yerine, nesnel bir tutum sergilemeli; kesin yargılar verilirken yeterli kanıtın olup olmadığına dikkat etmelidir.
  • Eleştirmenin bir eseri açıklamak ya da çözümlemek için o eserin yazarının hayatını ve kişilik özelliklerini araştırması gerekir.
  • Eleştiri yazılarında açıklayıcı ve kanıtlayıcı anlatım türleri kullanılır.
  • Eleştiri yazılarında dil göndergesel ve heyecana bağlı işlevlerde kullanılır.

TÜRK VE DÜNYA EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ TÜRÜNÜN TARİHSEL GELİŞİMİ

Eleştiri türü önce Batı edebiyatında başlamıştır. Batı edebiyatında eleştiri alanında eser verenlerin başlıcaları şunlardır: Fransız edebiyatında Sainte-Beuve, Taine, Brunetiere, Jules Lemaitre, Anatole France, Remy de Gourmont, Gustave Lanson... Alman edebiyatında, eleştirileriyle Alman tiyatrosuna yön veren Lessing. İngiliz edebiyatında Hazlitt, Carlyle, Ruskin... Rus edebiyatında Belinski...

Felsefe, tarih, sanat tarihi, estetik gibi alanlarda eserler vermiş olan Hippolyte Taine, edebiyat eserlerinin de bilim ilkeleriyle açıklanabileceğine inanmıştır. Ona göre, "İnsanla eserleri arasında, en gelişigüzel, en ele avuca sığmaz görünen, rüzgâr gibi keyfince estiğine insanın inanacağı gelen sanat eserinin bile, esen rüzgâr gibi açık şartları ve değişmez kanunları vardır. Mesele onları bulup açığa çıkarmaktır."

Eleştiriyi kişisel beğeniye bağlı olmaktan kurtarıp onu değişmeyen nesnel ilke ve kurallara bağlamaya çalışan bir başka yazar da Ferdinand Brunetiere'dir. Ona göre eleştirinin konusu, edebiyat ve sanat eserlerini açıklamak, sınıflandırmak ve yargılamaktır. O, bir eserin genel edebiyat tarihi içinde o eseri doğuran çevre şartlarıyla birlikte açıklanmasından yanaydı. Sınıf landırma ve yargılama ise tamamen nesnel bir çalışmayı gerektirmeliydi. Brunetiere, eserlerin değişmeyen genel yüzleriyle değer taşıdıkları, eleştirmenin de bir eser üzerinde onun kendi türü içinde sınıflandırılışına göre bir yargıya varabileceği düşüncesindeydi. Bu yargılamasında başvuracağı ölçü de akıl olmalıydı.

Sonraki yıllarda "izlenimci eleştiri" adıyla başka bir görüş ortaya çıkmıştır. Bu görüşün Fransız edebiyatında başlıca temsilcileri Jules Lemaitre ile Anatole France'dır. Lemaitre eleştiriyi, "bir yazarın kitaplarından zevk almak, onlarla duyuları inceltmek ve zenginleştirmek sanatı" olarak tanımlar. Ona göre eleştiride kuralların, öğretilerin ve değişmez yöntemlerin yeri yoktur. Beğenmek, sevmek, değerli görmek hoşa gitmenin sonucu olduğundan bugün beğenilen bir eserin gelecekte de beğenileceği kesin bir biçimde ileri sürülemez.

Anatole France da nesnel eleştiri olamayacağı görüşündedir. Ona göre eleştiri bir bilim eseri değil, bir sanat eseridir. Anatole France, eleştiri anlayışını kısaca şöyle açıklar: "Bir eserin verdiği zevk, değerinin tek ölçüsüdür."

Türk edebiyatında Tanzimat'tan önce eleştiri türünden yazı ve eserlere çok az rastlanır. Tanzimat'tan önceki eleştiriler, divan edebiyatının yazı tekniklerinden söz eden eserlerden oluşmaktaydı. Bazı şair ve yazarlarla ilgili ilk eleştiri örneklerini ise o dönemin yaşam öyküsü olarak kabul edilen "tezkireler"de görebiliriz.

Tanzimat Döneminde eleştiri; öncelikle divan şiiri aleyhinde birtakım düşünceleri taşır. Bunların başında Namık Kemal'in eleştirileri gelir. Namık Kemal; 1866'da "Tasvir-i Efkâr" gazetesinde yazdığı "Lisân-ı Osmanî'nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazatı Şâmildir" adlı uzun makalesinde edebiyatımızın gerçek sorunlarını dile getirir ve divan edebiyatını eleştirir.

Divan edebiyatına yapılan eleştiriler bakımından aynı daire içine girebilecek yazılardan biri de Ziya Paşa'nın "Şiir ve İnşa" makalesidir.

Ziya Paşa'nın; yeni devrin ilk antolojisi olan "Harabat" adlı uzun manzum mukaddimesi (ön söz) ile tekrar divan şiirine dönüşünü, ona sempatisini göstermesi, hatta divan şiirinin kısa bir muhasebesini yapması üzerine Namık Kemal, Ziya Paşa'nın "Harabat" adlı eserini, "Tahrib-i Harabat" ve "Takip" adlı eserleriyle eleştirmiştir.

Recaizade Mahmut Ekrem, edebiyatta genç nesle öncülük eden hocalığı ve teorik yazılarıyla önem taşır. Recaizade Mahmut Ekrem'in; konuları yeni kategorilere yerleştirmesi, edebiyattan estetiğe ve psikolojiye doğru bir çıkış araması bakımından önemli olan "Talim-i Edebiyat" adlı eseri büyük ilgi görmüştür. Özellikle yeni şiir için bir beyanname sayılabilecek "Takdir-i Elhan"ı ve "Zemzeme" mukaddimesi devrin teorik kitaplarının önemlilerindendir.

Eski edebiyat taraftarı olarak bilinen Muallim Naci'nin, yeni edebiyat taraftarı olan Recaizade Mahmut Ekrem'le giriştiği, daha sonra taraftarlarının devam ettirdiği tartışmalar, şiirin gelişmesi ve eleştiri türü açısından çok önemlidir. Muallim Naci, bu konudaki düşüncelerini, Ekrem'in "Zemzeme"sine karşılık olarak "Demdeme" adı altında toplar. Onun eleştiri alanında asıl dikkati çeken görüşleri Beşir Fuat'ı tanıdıktan sonra başlar. Edebiyat üzerine karşılıklı yazışmalarından oluşan "İntikad", birbirinden çok farklı dünya görüşlerinin sahibi olan iki kişinin, medenî bir çerçevede tartışmalarını göstermesi bakımından üzerinde durulması gereken bir eserdir.

Servet-i Fünun Döneminde eleştiri alanında daha belirgin bir gelişme olmuştur. Bu dönemde tanınmış birçok şair ve yazar, sık sık eleştiri türünde yazılar yazmışlardır. Tevfik Fikret, Halit Ziya Uşaklıgil, Cenap Şahabettin, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın ve Ahmet Şuayp eleştirileriyle dikkat çeken sanatçılardır.

Edebiyatımızda eleştiri türü Batı'daki anlamıyla 1908'den sonra gelişmeye başlamıştır. "Yeni Lisan", "millî edebiyat", "millî ölçü" gibi önemli kavramlar kimi şair ve yazarları bu konularda eleştirel yazılar yazmaya yöneltmiştir. Fuat Köprülü ve Ali Canip Yöntem gibi yazarlarla başlayan bu hareket, daha sonraki yıllarda Reşat Nuri Güntekin, Abdülhak Şinasi Hisar ile devam etmiştir.

Cumhuriyet Döneminde eleştiri alanındaki çalışmalar şiir, roman, tiyatro ve sinema gibi çeşitli sanat dallarını da kapsayacak biçimde yoğunlaşmıştır. Nurullah Ataç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Refik Ahmet Sevengil, Sabri Esat Siyavuşgil, Hikmet Dizdaroğlu, Mehmet Kaplan, Lütfi Ay, Vedat Günyol gibi yazarlarımız eserleriyle eleştiri türünün gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.

Daha sonra yetişen, çeşitli gazete ve dergilerde yazdıkları eleştiri yazılarıyla tanınan günümüz eleştirmenleri arasında şunları sayabiliriz: Adnan Benk, Rauf Mutluay, Memet Fuat, Metin And, Asım Bezirci, Fethi Naci, Doğan Hızlan, Berna Moran, Enis Batur, Orhan Burian, Cevdet Kudret, Tahir Alangu, Mehmet H. Doğan, Ömer Lekesiz

  • Yazı Etiketleri :
  • eleştirilme
  • Hiciv
  • Yergi
  • Tenkit
  • tezkireler
18. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

18. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

17. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

17. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

16. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

16. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

19. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

19. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

15. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri
Yazıyı Oku

15. yüzyıl edebiyatı genel özellikleri, şairleri ve eserleri, nesir yazarları ve eserleri

Dini - tasavvufi halk şiiri ve türleri
Yazıyı Oku

Dini - tasavvufi halk şiiri ve türleri

Menu